Part 1 of the English words whose meanings I found in the Turkish dictionary in November.
aboard
gemiye, gemide, uçağa, trene, otobüse
absorb
emmek, çekmek, özümsemek
achievement
başarı, başarma, kazanma
address issues
sorunları ele almak
adjust
ayarlamak, düzeltmek
adore
tapınmak, tapmak, bayılmak, delicesine sevmek
affordable
ekonomik, satın alınabilir
aisle
koridor, geçit
analogy
benzerlik, karşılaştırma
annual
yıllık, senelik
apart
ayrı, ayrı olarak
appeal
temyiz, başvuru, çekicilik, cazibe
appoint
atamak, tayin etmek, belirlemek
approach
yaklaşım, yaklaşmak, yol, girişim
arose
kalkmak, kaynaklanmak, ortaya çıkmak, doğmak, yükselmek
ashe
kül
assume
varsaymak, farzetmek, üstlenmek
astounding
şaşırtıcı, hayret verici
attribute
özellik, nitelik, sıfat, bağlamak
availability
müsaitlik, hazır bulunma, geçerlilik, mevcut olma
awareness
farkında olma, haberdar olma
balance
denge, bakiye, bilanço, dengelemek, terazi, kalan
beast
canavar, hayvan, çirkin yaratık
benefit
fayda, yarar, avantaj, yararlanmak
berry
meyve, dut
blow
darbe, üfleme, uçurmak, üflemek
bother
zahmet, sıkıntı, dert, rahatsız etmek
bucket list
yapılacaklar listesi,
carry on
devam ettirmek, sürdürmek, peşini bırakmamak
caterpillar
tırtıl, kurtçuk
ceasefire
ateşkes, silah bırakma
cerebral
beyin, beyinsel
chalk
tebeşir
claim
talep, iddia, hak, dava, hak iddia etmek
clinch
perçinlemek, sağlama bağlamak, sıkı tutma, sıkıştırmak, yapışma
clown
palyaço, soytarı
coastal
kıyı, sahil
commitment
taahhüt, söz, bağlantı, vaat
compete
rekabet etmek, yarışmak, çekişmek
compromise
uzlaşma, ödün, uyuşma, ara bulma, ödün vererek anlaşmaya varma
concern
endişe, kaygı, ilgi, merak
conclusion
çözüm, sonuç, karar, son, netice
conflict
çatışma, anlaşmazlık, savaş
consider
düşünmek, dikkate almak, addetmek
constantly
sık sık, sürekli, sıkça
convention
kongre, toplantı, düzen, toplanma
crave
yalvarmak, çok istemek, can atmak, hasret olmak
crayon
mum boya, renkli kalem
crew
mürettebat, ekip, tayfa
criticism
eleştiri, tenkit, kınama
daycare
kreş
decline
düşüş, reddetmek, azalma, gerileme, çöküş
dedicate
adamak, vermek, ithaf etmek
dense
yoğun, sık, koyu, kalın, sıkışık
descendant
torun, neslinden olan kişi, soyundan gelen
despite
rağmen, karşın, nefret, kin, karşı koyma
devastate
mahvetmek, harap etmek, tahrip etmek
devote
adamak, ayırmak, tahsis etmek
diaper
bebek bezi, ped, altını bağlamak
dimensional
boyutlu, ölçülü
discretionary
ihtiyari, isteğe bağlı
ditch
hendek, suyolu
diver
balık adam, dalgıç, penguen
dome
kubbe
doubt
şüphe, kuşku, güvensizlik
dropped by
uğramak, uğradı
electoral
seçimsel, seçmen ile ilgili
encourage
teşvik etmek, cesaretlendirmek, desteklemek, özendirmek
engage
tutmak, bağlanmak, çekmek
ensure
sağlamak, garantiye almak, garantiye almak
enthusiast
meraklı, hayran, istekli kimse
essential
gerekli, zorunlu, başlıca, esaslı
establish
kurmak, belirlemek, saptamak, yapmak
expand
genişletmek, büyütmek, genişlemek
extraction
çekme, alma, öz, köken
facinate
büyülemek, etkilemek, cezbetmek
fact
gerçek, durum, olgu, hakikat
faithful
sadık, bağlı, imanlı, vefalı
farewell
elveda, veda
forthcoming
önümüzdeki, gelecek, yaklaşan, açık sözlü, cana yakın
groan
inilti, inlemek, sızlanmak, sıkıntı, gıcırdamak
groom
tımar, damat, güvey, seyis, bakım, çeki düzen vermek
harmless
zararsız, masum
highlight
vurgulamak
homesick
vatan hasreti çeken, evini özleyen
hostage
rehin, rehine, teminat
implicitly
dolaylı olarak, üstü kapalı olarak, kesin olarak, tam olarak
inference
sonuç çıkarma, anlam
initialize
başlatmak
inspector
müfettiş, denetçi, kontrolör, denetmen
inspire
ilham vermek, aşılamak, esinlemek
instance
örnek, durum, olay
interrogation
sorgu
irritate
kızdırmak, sinirlendirmek, sinirini bozmak
jellyfish
deniz anası, pısırık, muhallebi çocuğu
joy
sevinç, neşe, keyif, haz
juggler
hokkabaz
lack
eksiklik, yoksunluk
led
yöneltmek, götürmek, yönlendirmek, sürmek
lid
kapak