environmental issues (higher)

advantages

avantajlar, yararlar

bear

ayı

charity

yardım, hayır

climate (adjective)

iklim

coal

kömür

disadvantages

dezavantaj

disaster

felaket

drinking water

içme suyu

drought

kuraklık

drugs

ilaç, ecza, uyuşturucu madde

earthquake

deprem

elephant

fil

environment

çevre

erosion

erozyon, toprak kayması, kaybı

field

arazi, alan

flood; flooding

sel

global warming

küresel ısınma

hunger; famine

açlık; kıtlık

international

uluslararası

island

ada

lack (of)

eksik

natural resources

doğal kaynaklar

nature

doğal

nylon (carrier bags)

naylon (poşetler)

pesticide

böcek ilacı

peace

huzur

plastic

plastik

pollution

hava kirliliği

poverty

yoksulluk

protection

koruma

recycling

geri dönüşüm

rights of man; human rights

insan hakları

rubbish

çöp

security

güvenlik

solar power

güneş enerjisi

species

tür, çeşit

sports event

spor olayları

starving

açlıktan ölen

threat

tehdit, korkutma, gözdağı, tehlike

to contaminate

mikrop bulaştırma

to pollute

kirletmek, pisletmek

to preserve

korumak, muhafaza etmek, saklamak

to protect

korumak

to raise awareness

bilinçlendirmek

to save, economise

korumak, tasarruf etmek

to save, rescue

saklamak, kurtarmak

to stay in contact

temasta, bağlantıda kalmak

to survive

hayatta kalmak, sağ kalmak

to threaten

tehdit etmek, gözdağı vermek, korkutmak

volcano

volkan

war

savaş

waste products

atık ürünler

world (-wide)

dünyaca