1/199
Part 2 of the English words whose meanings I found in the Turkish dictionary in November.
Name | Mastery | Learn | Test | Matching | Spaced |
---|
No study sessions yet.
absence
yokluk, bulunmayış
accomplish
başarmak, sonuçlandırmak, yapmak, yerine getirmek
accuse
suçlamak, itham etmek
advance
ilerletmek, geliştirmek, terfi ettirmek, avans, ilerleme, gelişme
advice
tavsiye, danışma, nasihat, öğüt
against
karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı
agreeable
hoş, uygun, iyi, makbul, uzlaşmacı
allow
izin vermek, vermek, bırakmak
appeal
temyiz, başvuru, çekicilik, cazibe
appreciation
takdir, değerlenme, değer kazanma, teşekkür, değerlendirme
approach
yaklaşım, yaklaşmak
approve
onaylamak, kabul etmek
as a matter of fact
işin doğrusu, gerçek şu ki, zaten
asset
varlık, mal, mülk
attainment
başarı, ulaşma, kazanma, elde etme
attraction
cazibe, çekim, atraksiyon,
authority
yetki, otorite
avail
fayda, yarar, kar, yaramak, avantaj, yararı olmak
bang
patlama, gürültü, çarpmak, vurmak
bathtub
küvet
belly
karın, göbek, mide
bent
bükülmüş, kıvrık, eğri, katlanmış
betray
ihanet etmek, açığa vurmak, kötüye kullanmak, ele vermek, ağzından kaçırmak
beyonde
ötesinde, ötesine, ötesi, aşırı, -den öte, ahiret
bill
fatura, tasarı, banknot, senet, hesap
binocular
dürbün
blame
suçlamak, kabahat, suç, sorumluluk, kınama, sorumlu tutmak
blow
darbe, üfleme, uçurmak, üflemek
cite
alıntı yapmak, anmak, bahsetmek, aktarmak
coincide
rastlamak, çatkışmak, denk gelmek
comma
virgül
commit
işlemek, adamak, suç işlemek
compliment
iltifat, övgü
compose
oluşturmak, yazmak, bestelemek, düzenlemek
comprehensive
kapsayıcı, geniş kapsamlı, geniş
conceal
gizlemek, saklamak, örtmek
conception
tasarım, fikir, gebe kalma
concern
endişe, ilgi, merak
condemn
kınamak, suçlamak, mahkum etmek
confident
kendinden emin, kendine güvenen, emin, güvenli, inançlı
consume
tüketmek, harcamak
conventional
geleneksel
courage
cesaret
crew
mürettebat, tayfa
crochet
tığ örgüsü
crow
karga
crown
taç, tepe, hükümdarlık, zirve
cuisine
mutfak, aşçılık
cutback
azaltma, düşüş, kesme, eksiltme, hikayede geriye dönüş
debate
çekişme, tartışmak, müzakere, görüşme
delicate
hassas, narin, ince, nazik, lezzetli
departure
kalkış, gidiş, ayrılış, ayrılma, başlangıç
descent
iniş, alçalma, nesil, köken
developmental
gelişimsel, gelişmeye yönelik, kalkınma ile ilgili
discharge
boşaltmak, tahliye, terhis, taburcu, serbest, deşarj
division
bölünme, bölme, bölüm, uyuşmazlık, anlaşmazlık
doctrine
öğreti, doktrin, ilke
doubt
şüphe, kuşku, kuşkulanmak
due
vadesi dolmuş, hak, tam, doğru
due to
dolayı, yüzünden, nedeniyle, sayesinde
dust
toz, pudra, toz toprak
echo
yankı, taklit
encourage
teşvik etmek, cesaretlendirmek, desteklemek, özendirmek
enforce
uygulamak, zorlamak, güçlendirmek, infaz etmek
evidence
kanıt, delil, ifade, bulgu, kanıtlamak
executive
yürütme, yönetim, icra, yönetici
exist
var olmak, yaşamak, bulunmak
existence
varoluş, varlık, hayat
expel
kovmak, çıkarmak, dışarı atmak
facing
kaplama, karşı, karşı karşıya
fairground
panayır
firework
havai fişek
fist
yumruk, el, yumruklamak
force
güç, zorlama, kuvvet, zorlamak, mecbur etmek
forehead
alın
gadget
alet, zımbırtı, küçük alet, hile, üçkağıt
grapple
uğraşmak, boğuşmak, yakalamak, bağlamak, filika demiri, kanca, sarılma, göğüs göğüse savaş
grateful
minnettar, memnun, müteşekkir
guideline
ilke, prensip, kılavuz
handcuff
kelepçele, kelepçelemek
harsh
sert, ağır, acımasız, kaba, acı, şiddetli, haşin
hazardous
tehlikeli, riskli, şansa bağlı
heed
aldırmak, önemsemek, dikkat etmek, kulak vermek
hibernate
kış uykusuna yatmak
hopscotch
sek sek
imagination
hayal gücü
immediate
hemen, derhal
indictment
iddianame, suçlama, itham
indigenous
yerli, özgü, doğal, yöreye özgü
individual
bireysel, tek, kişisel, özel, birey, kişi
infant
bebek, çocuk, başlangıç seviyesinde olan
ingredient
içerik, bileşen, malzeme, unsur
inhabitant
oturan, yerli, sakin,
initially
başlangıçta, ilk olarak
insecure
güvensiz, emniyetsiz, güvenilmez
instinct
içgüdü, sezgi, yetenek, kabiliyet
instrument
alet, araç, çalgı, enstrüman, belge
integrity
bütünlük, dürüstlük, doğruluk
interpret
yorumlamak, değerlendirmek
introduce
tanıtmak, tanıştırmak, takdim etmek, sunmak, getirmek