Unit 2 Input 1

access

erişim

approach

yaklaşım

benefit

fayda

challenge

zorluk

climate

iklim

damage

hasar

demand

talep

to develop

geliştirmek

discussion

tartışma

essential

temel, gerekli

to face

karşılaşmak

governance

yönetim

individual

bireysel

knowledge

bilgi

lack

eksiklik

limited

sınırlı

local

yerel

percent

yüzde

to promote

teşvik etmek

to refer

atıfta bulunmak

reliable

güvenilir

sensitive

hassas

serious

ciddi

to suffer

sıkıntı çekmek

urgent

acil

valuable

değerli

to warn

uyarmak

according to something/someone

Bir şeye/birine göre.

to be exposed to something

Bir şeye maruz kalmak.

to be left behind

Geride bırakılmak.

to call for something

Bir şey talep etmek.

to have an impact on something

Bir şey üzerinde etkiye sahip olmak.

to invest in something

Bir şeye yatırım yapmak.

to live without something

Bir şey olmadan yaşamak.

to make something worse

Bir şeyi daha kötü hale getirmek.

to put someone/something into a dangerous situation

Birini/bir şeyi tehlikeli bir duruma sokmak.