Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali’nin insan ruhunun derinliklerine inen, aşkı, yalnızlığı ve içsel çatışmaları işleyen güçlü bir romanıdır. Roman, iki anlatı düzleminde ilerler: günümüz zamanında isimsiz bir anlatıcının gözünden Raif Efendi’yle tanışması ve onun geçmişine ait hatıra defterini okuması. Anlatıcı, bir şirkette çalışmaya başladığında, orada sessiz, silik, içine kapanık bir adam olan Raif Efendi’yi tanır. Kimsenin ciddiye almadığı bu adam, dışarıdan bakıldığında sıradan bir memur gibi görünmektedir. Ancak anlatıcı, zamanla Raif Efendi'nin bu sessizliğinin altında bambaşka bir dünyanın gizli olduğunu fark eder. Raif Efendi hastalanınca, anlatıcı onu evinde ziyaret eder ve ona ait bir defteri okumaya başlar. Defterde yazılanlar, Raif Efendi’nin gençliğinde yaşadığı büyük aşkı ve onun ruhunda bıraktığı derin izleri ortaya koyar.
Raif Efendi'nin hikâyesi, 1920’li yıllarda Almanya’ya, sabun yapımını öğrenmek üzere gönderilmesiyle başlar. Ancak Raif, sabunculuk yerine sanatla ilgilenir. Bir gün bir resim sergisinde, üzerinde kürk manto giymiş bir kadının portresini görür ve bu tablo onu derinden etkiler. Portredeki kadının bakışlarında gizemli ve sarsıcı bir anlam bulan Raif, her gün tabloyu görmeye gider. Sonunda bu tabloyu yapan ressamla, yani Maria Puder ile tanışır. Maria, özgür ruhlu, kendi ayakları üzerinde duran, hayatta erkeklerle eşit bir birey olmayı amaçlayan güçlü bir kadındır. İlk başta sadece arkadaş olan ikili, zamanla birbirlerine duygusal olarak yaklaşır. Maria, Raif’in içtenliğinden ve onun saf sevgisinden etkilenir; Raif ise ilk kez birine bu kadar derin duygular besler. Aralarında cinsellikten ziyade ruhsal ve duygusal bağa dayanan özel bir ilişki kurulur. Bu ilişki, Raif’in hayatının dönüm noktası olur.
Ancak Raif, babasının ölüm haberini alınca Türkiye’ye dönmek zorunda kalır. Maria ile vedalaşır ve onun da daha sonra Türkiye’ye gelmesini bekler. Bir süre mektuplaşırlar, fakat bir noktadan sonra Maria’dan haber alamaz. Raif, Maria’nın onu terk ettiğini düşünür ve derin bir hayal kırıklığına uğrar. Bu olay onun hayatında büyük bir kırılma yaratır. Hayata ve insanlara güvenini kaybeder, içine kapanır. Maria’nın aşkını kalbine gömer ve zamanla duygularını bastırarak kendini toplumun beklentilerine göre şekillendirir. Zoraki bir evlilik yapar, çocuk sahibi olur, ancak ruhsal olarak çökmüştür. Dışarıdan bakıldığında sessiz bir memur gibi görünse de içinde büyük bir aşkın yasını tutmaktadır. Yıllar sonra, Maria’nın onu terk etmediğini, hastalanarak öldüğünü öğrenince ise, geçmişte yaşadığı acının ne kadar derin olduğu daha da belirginleşir.
Roman, sadece bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda insanın içsel dünyasında bastırdığı duyguların, yaşanamamışlıkların ve yalnızlığın romanıdır. Raif Efendi’nin hikâyesi, insanlara görünmeyen acıların ne kadar derin olabileceğini, toplumun dayattığı rollerin bireyi nasıl silikleştirdiğini ve gerçek sevginin insan hayatında ne kadar dönüştürücü bir güce sahip olduğunu gözler önüne serer. Kürk Mantolu Madonna, duyguların, aşkın ve içsel yalnızlığın öyküsüdür; bir yandan da kaybedilmiş bir yaşamın hüzünlü itirafıdır.