1/3
Looks like no tags are added yet.
Name | Mastery | Learn | Test | Matching | Spaced |
|---|
No study sessions yet.
die Lösungen
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Substantiv (isim)
Grundform (Singular): die Lösung
Plural: die Lösungen
Genus: feminin
Telaffuz: [ˈløːzʊŋən]
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: çözümler
İngilizce: solutions, answers
Anlam
Lösungen, bir problemin, sorunun veya görevin çözüm yolları ya da sonuçları anlamına gelir.
Ayrıca kimyada bir maddenin sıvı içinde çözülmüş hâli anlamında da kullanılır.
1. Sorun veya görev çözümü anlamında
Die Schüler haben die richtigen Lösungen gefunden. – Öğrenciler doğru çözümleri buldular.
Es gibt viele mögliche Lösungen für dieses Problem. – Bu problem için birçok olası çözüm var.
2. Kimyasal anlamda (çözelti)
Salzlösungen werden im Labor verwendet. – Tuz çözeltileri laboratuvarda kullanılır.
Die Lösung enthält Wasser und Zucker. – Çözelti su ve şeker içerir.
3. Soyut anlamda (çıkış yolu, çözüm önerisi)
Wir suchen nach langfristigen Lösungen. – Uzun vadeli çözümler arıyoruz.
Politische Lösungen sind oft kompliziert. – Politik çözümler genellikle karmaşıktır.
Etimoloji
Lösung, fiil olan lösen (“çözmek, serbest bırakmak”) kelimesinden türemiştir.
Kökü, Eski Yüksek Almanca lōsan (“çözmek, gevşetmek”) sözcüğüne dayanır.
Etimolojik zincir:
Althochdeutsch: lōsan → Mittelhochdeutsch: lösen → Deutsch: Lösung
Aynı kökten gelen kelimeler:
lösen – çözmek
auflösen – çözmek, dağıtmak
die Auflösung – çözülme, çözümleme
Kullanım Alanları
Eğitim:
Die Lösungen stehen am Ende des Buches. – Çözümler kitabın sonunda yer alıyor.
Bilim:
Chemische Lösungen sind Teil vieler Experimente. – Kimyasal çözeltiler birçok deneyin parçasıdır.
Toplum ve siyaset:
Wir brauchen nachhaltige Lösungen für Umweltprobleme. – Çevre sorunları için sürdürülebilir çözümlere ihtiyacımız var.
Teknoloji:
Digitale Lösungen erleichtern den Alltag. – Dijital çözümler günlük yaşamı kolaylaştırır.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) die Antwort, das Ergebnis, die Auflösung, die Erklärung, das Mittel
Zıt Anlamlılar
(bağlama göre) das Problem, die Frage, die Schwierigkeit
Sabit İfadeler
nach Lösungen suchen – çözümler aramak
eine Lösung finden – bir çözüm bulmak
praktische Lösungen anbieten – pratik çözümler sunmak
chemische Lösung – kimyasal çözelti
die beste Lösung – en iyi çözüm
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
lösen – çözmek
Ich kann diese Aufgabe lösen. – Bu görevi çözebilirim.
die Aufgabe – görev, alıştırma
Die Aufgabe hat mehrere Lösungen. – Görevin birkaç çözümü var.
die Antwort – cevap
Die Antwort ist Teil der Lösung. – Cevap çözümün bir parçasıdır.
die Auflösung – çözülme
Die Auflösung des Rätsels war überraschend. – Bulmacanın çözümü şaşırtıcıydı.
auflösen – çözmek, dağıtmak
Das Salz löst sich im Wasser auf. – Tuz suda çözülür.
das Problem – sorun
Jedes Problem hat eine Lösung. – Her sorunun bir çözümü vardır.
die Erklärung – açıklama
Die Erklärung hilft, die Lösung zu verstehen. – Açıklama çözümü anlamaya yardımcı olur.
das Ergebnis – sonuç
Das Ergebnis zeigt die richtige Lösung. – Sonuç doğru çözümü gösteriyor.
die Methode – yöntem
Mit dieser Methode findet man schnell Lösungen. – Bu yöntemle hızlıca çözümler bulunur.
die Innovation – yenilik
Technische Innovationen bieten neue Lösungen. – Teknik yenilikler yeni çözümler sunar.
die Zusammenfassung
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Substantiv (isim)
Genus: feminin
Artikel: die Zusammenfassung
Plural: die Zusammenfassungen
Telaffuz: [tsuˈzamənˌfasʊŋ]
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: özet, toparlama
İngilizce: summary, synopsis, recap
Anlam
Zusammenfassung, bir metnin, konuşmanın veya olayın ana noktalarını kısaca ifade eden özet anlamına gelir.
Ayrıca birleştirme, toparlama anlamında da kullanılabilir.
1. Metin veya konuşma özeti
Ich schreibe eine Zusammenfassung des Artikels. – Makalenin özetini yazıyorum.
Die Zusammenfassung hilft, den Text besser zu verstehen. – Özet, metni daha iyi anlamaya yardımcı olur.
2. Toparlama, bir araya getirme
Die Zusammenfassung der Ergebnisse erfolgt am Ende. – Sonuçların toparlanması sonunda yapılır.
Die Daten wurden in einer Zusammenfassung dargestellt. – Veriler bir özet hâlinde sunuldu.
Etimoloji
Zusammenfassung, fiil olan zusammenfassen (“bir araya getirmek, özetlemek”) kelimesinden türemiştir.
Bu fiil, zusammen (“birlikte”) ve fassen (“yakalamak, kavramak”) sözcüklerinin birleşimidir.
Yani kelimenin köken anlamı “birlikte kavrama, bir araya toplama”dır.
Etimolojik zincir:
zusammen + fassen → zusammenfassen → die Zusammenfassung
Aynı kökten gelen kelimeler:
zusammenfassen – özetlemek
die Fassung – ifade, biçim
fassen – kavramak, yakalamak
Kullanım Alanları
Eğitim:
Die Schüler sollen eine Zusammenfassung des Kapitels schreiben. – Öğrenciler bölümün özetini yazmalı.
Bilim ve araştırma:
Am Ende der Studie steht eine kurze Zusammenfassung. – Çalışmanın sonunda kısa bir özet yer alır.
İş ve raporlama:
Die Zusammenfassung fasst die wichtigsten Punkte zusammen. – Özet, en önemli noktaları bir araya getirir.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) das Resümee, die Kurzfassung, die Übersicht, die Inhaltsangabe
Zıt Anlamlılar
(bağlama göre) die Ausführung – ayrıntı, die Erweiterung – genişletme
Sabit İfadeler
eine Zusammenfassung schreiben – özet yazmak
in der Zusammenfassung – özet kısmında
kurze Zusammenfassung – kısa özet
Zusammenfassung der Ergebnisse – sonuçların özeti
Zusammenfassung und Ausblick – özet ve genel değerlendirme
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
zusammenfassen – özetlemek
Kannst du den Text kurz zusammenfassen? – Metni kısaca özetleyebilir misin?
die Kurzfassung – kısa versiyon
Die Kurzfassung steht am Anfang des Artikels. – Kısa özet makalenin başında yer alıyor.
das Resümee – sonuç, özet
Am Ende zieht sie ein Resümee. – Sonunda bir sonuç çıkarıyor.
die Übersicht – genel bakış
Die Übersicht zeigt alle wichtigen Punkte. – Genel bakış tüm önemli noktaları gösteriyor.
die Inhaltsangabe – içerik özeti
Die Inhaltsangabe beschreibt den Text kurz. – İçerik özeti metni kısaca açıklar.
fassen – kavramak
Ich kann das Konzept noch nicht ganz fassen. – Kavramı henüz tam anlayamıyorum.
die Fassung – biçim, ifade
Die neue Fassung des Textes ist klarer. – Metnin yeni versiyonu daha açık.
zusammenstellen – derlemek
Wir haben die wichtigsten Daten zusammengestellt. – En önemli verileri derledik.
die Darstellung – sunum, anlatım
Die Darstellung der Ergebnisse ist übersichtlich. – Sonuçların sunumu anlaşılır.
die Analyse – analiz
Nach der Analyse folgt die Zusammenfassung. – Analizden sonra özet gelir.
die Unterbrechung
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Substantiv (isim)**
Genus: feminin
Artikel: die Unterbrechung
Plural: die Unterbrechungen
Telaffuz: [ʊntɐˈbʁɛçʊŋ]
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: kesinti, ara, duraklama, kesilme
İngilizce: interruption, break, disruption, pause
Anlam
Unterbrechung, bir sürecin, konuşmanın, eylemin veya bağlantının geçici olarak durması veya kesilmesi anlamına gelir.
Hem fiziksel (örneğin elektrik kesintisi) hem de soyut (örneğin konuşmanın kesilmesi) durumlarda kullanılır.
1. Konuşma veya eylem kesintisi
Entschuldige die Unterbrechung! – Kesinti için özür dilerim!
Die Rede wurde durch Applaus unterbrochen. – Konuşma alkışlarla kesildi.
2. Teknik veya bağlantı kesintisi
Es gab eine kurze Unterbrechung der Internetverbindung. – İnternet bağlantısında kısa bir kesinti oldu.
Die Stromunterbrechung dauerte nur wenige Minuten. – Elektrik kesintisi sadece birkaç dakika sürdü.
3. Zaman veya süreçte ara
Nach einer kurzen Unterbrechung wurde das Spiel fortgesetzt. – Kısa bir aradan sonra oyun devam etti.
Die Arbeit ging nach der Unterbrechung weiter. – Çalışma aradan sonra devam etti.
Etimoloji
Unterbrechung, fiil olan unterbrechen (“kesmek, ara vermek”) kelimesinden türemiştir.
Bu fiil, unter (“altında, ara”) ve brechen (“kırmak, bozmak”) sözcüklerinin birleşimidir.
Köken anlamı: “bir akışı kırmak, kesmek”.
Etimolojik zincir:
unter + brechen → unterbrechen → die Unterbrechung
Aynı kökten gelen kelimeler:
unterbrechen – kesmek, ara vermek
der Bruch – kırılma
brechen – kırmak
Kullanım Alanları
Günlük yaşam:
Bitte keine Unterbrechung während des Gesprächs. – Lütfen konuşma sırasında kesinti olmasın.
Teknoloji:
Die Unterbrechung des Signals war nur kurz. – Sinyal kesintisi kısa sürdü.
İş ve eğitim:
Nach einer Unterbrechung wurde das Meeting fortgesetzt. – Bir aradan sonra toplantı devam etti.
Mecazî anlam:
Die Unterbrechung der Routine kann erfrischend sein. – Rutinin kesilmesi bazen ferahlatıcı olabilir.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) die Pause, der Abbruch, die Störung, die Aussetzung
Zıt Anlamlılar
(bağlama göre) die Fortsetzung – devam, die Kontinuität – süreklilik
Sabit İfadeler
eine Unterbrechung machen – ara vermek
ohne Unterbrechung – kesintisiz
kurze Unterbrechung – kısa kesinti
technische Unterbrechung – teknik kesinti
Unterbrechung des Dienstes – hizmetin kesilmesi
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
unterbrechen – kesmek
Bitte unterbrich mich nicht! – Lütfen beni bölme!
die Pause – ara
Nach einer kurzen Pause geht es weiter. – Kısa bir aradan sonra devam ediyoruz.
die Fortsetzung – devam
Nach der Unterbrechung folgt die Fortsetzung. – Kesintiden sonra devam gelir.
die Störung – aksama
Es gab eine technische Störung. – Teknik bir aksama oldu.
die Aussetzung – durdurma
Die Aussetzung des Projekts war notwendig. – Projenin durdurulması gerekliydi.
brechen – kırmak
Das Glas ist zerbrochen. – Cam kırıldı.
der Bruch – kırılma
Ein Bruch in der Leitung verursachte die Unterbrechung. – Hattaki bir kırılma kesintiye neden oldu.
die Verbindung – bağlantı
Die Verbindung wurde unterbrochen. – Bağlantı kesildi.
die Kontinuität – süreklilik
Kontinuität ist wichtig für den Erfolg. – Süreklilik başarı için önemlidir.
die Wiederaufnahme – yeniden başlama
Nach der Unterbrechung kam es zur Wiederaufnahme der Sitzung. – Kesintiden sonra oturum yeniden başladı.
die Höflichkeit
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Substantiv (isim)
Genus: feminin
Artikel: die Höflichkeit
Plural: die Höflichkeiten
Telaffuz: [ˈhøːflɪçkaɪt]
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: nezaket, kibarlık, saygılı davranış
İngilizce: politeness, courtesy, civility
Anlam
Höflichkeit, başkalarına karşı saygılı, düşünceli ve nazik davranma biçimi anlamına gelir.
Hem kişisel bir özellik hem de toplumsal bir davranış normu olarak kullanılır.
1. Davranış biçimi olarak
Höflichkeit ist eine wichtige Tugend. – Nezaket önemli bir erdemdir.
Er zeigte große Höflichkeit gegenüber den Gästen. – Misafirlere karşı büyük bir nezaket gösterdi.
2. Kibar söz veya jest anlamında
Er machte ihr aus Höflichkeit ein Kompliment. – Nezaketen ona bir iltifat etti.
Ein Lächeln ist eine kleine Höflichkeit des Alltags. – Gülümsemek günlük hayatın küçük bir nezaketidir.
Etimoloji
Höflichkeit, sıfat olan höflich (“kibar, nazik”) kelimesinden türemiştir.
Bu sıfat, Orta Yüksek Almanca höfisch (“sarayla ilgili, zarif”) sözcüğünden gelir.
Köken anlamı: “sarayda uygun davranış, zarafet”.
Zamanla “saray terbiyesi” anlamından “genel nezaket” anlamına evrilmiştir.
Etimolojik zincir:
Mittelhochdeutsch: höfisch → Deutsch: höflich → *die Höflichkeit
Aynı kökten gelen kelimeler:
höflich – kibar
der Hof – saray, avlu
die Etikette – görgü, nezaket kuralları
Kullanım Alanları
Günlük yaşam:
Ein bisschen Höflichkeit macht das Leben angenehmer. – Biraz nezaket hayatı daha hoş kılar.
İş ve resmi ortam:
Höflichkeit ist im Berufsleben unerlässlich. – Nezaket iş hayatında vazgeçilmezdir.
Toplumsal ilişkiler:
Aus Höflichkeit sollte man zuhören. – Nezaketen dinlemek gerekir.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) die Freundlichkeit, die Rücksicht, die Zuvorkommenheit, die Etikette
Zıt Anlamlılar
(bağlama göre) die Unhöflichkeit – kabalık, die Grobheit – haşinlik
Sabit İfadeler
aus Höflichkeit – nezaketen
Höflichkeit zeigen – nezaket göstermek
ein Zeichen der Höflichkeit – nezaket göstergesi
Höflichkeit kostet nichts – nezaket bedava
Höflichkeit im Umgang – iletişimde nezaket
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
höflich – kibar
Er ist immer höflich zu allen. – O, herkese karşı her zaman kibardır.
die Unhöflichkeit – kabalık
Unhöflichkeit wird oft als Respektlosigkeit empfunden. – Kabalık genellikle saygısızlık olarak algılanır.
die Freundlichkeit – nezaket, dostluk
Freundlichkeit öffnet viele Türen. – Nezaket birçok kapıyı açar.
die Rücksicht – saygı, düşüncelilik
Man sollte Rücksicht auf andere nehmen. – Başkalarına karşı düşünceli olmalı.
die Etikette – görgü kuralları
Gute Etikette ist ein Zeichen von Bildung. – İyi görgü kuralları eğitim göstergesidir.
der Anstand – terbiye
Er hat keinen Anstand gezeigt. – Hiç terbiye göstermedi.
die Zuvorkommenheit – incelik
Seine Zuvorkommenheit beeindruckte alle. – Onun inceliği herkesi etkiledi.
der Respekt – saygı
Respekt und Höflichkeit gehören zusammen. – Saygı ve nezaket birlikte gider.
die Umgangsformen – görgü, davranış biçimleri
Gute Umgangsformen sind wichtig. – İyi görgü kuralları önemlidir.
der Hof – saray, avlu
Das Wort „höflich“ stammt ursprünglich vom Hof. – “Höflich” kelimesi aslında “Hof”tan gelir.