Lingoda A 1.1 2. Ders Wie schreibt man das? 1.-2. Slayt

0.0(0)
studied byStudied by 0 people
0.0(0)
full-widthCall Kai
learnLearn
examPractice Test
spaced repetitionSpaced Repetition
heart puzzleMatch
flashcardsFlashcards
GameKnowt Play
Card Sorting

1/5

encourage image

There's no tags or description

Looks like no tags are added yet.

Study Analytics
Name
Mastery
Learn
Test
Matching
Spaced

No study sessions yet.

6 Terms

1
New cards

die Kommunikation

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Substantiv (isim)
Genus: feminin
Artikel: die Kommunikation
Plural: die Kommunikationen
Telaffuz: [kɔmunikaˈt͡si̯oːn]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: iletişim, haberleşme
İngilizce: communication, interaction

Anlam

Kommunikation, bilgi, duygu veya düşüncelerin insanlar, gruplar ya da sistemler arasında aktarılması süreci anlamına gelir.
Hem insanlar arası etkileşim hem de teknik bilgi aktarımı bağlamında kullanılır.

1.İnsanlar arası iletişim

  • Gute Kommunikation ist die Basis jeder Beziehung. – İyi iletişim her ilişkinin temelidir.

  • Zwischen den Kollegen herrscht offene Kommunikation. – Çalışanlar arasında açık bir iletişim var.

2.Teknik veya dijital iletişim

  • Die Kommunikation zwischen den Computern erfolgt über das Netzwerk. – Bilgisayarlar arasındaki iletişim ağ üzerinden gerçekleşir.

  • Moderne Kommunikationstechnologien verändern die Welt. – Modern iletişim teknolojileri dünyayı değiştiriyor.

3.Kurumsal veya toplumsal iletişim

  • Die Kommunikation mit den Kunden ist entscheidend für den Erfolg. – Müşterilerle iletişim başarı için belirleyicidir.

  • Politische Kommunikation beeinflusst die öffentliche Meinung. – Politik iletişim kamuoyunu etkiler.

Etimoloji

Kommunikation, Latince communicatio (“paylaşım, ortaklaşma”) kelimesinden gelir.
Bu sözcük, communicare (“paylaşmak, ortak etmek”) fiilinden türemiştir.
Köken anlamı: “bir şeyi birlikte paylaşmak”.

Etimolojik zincir:
Lateinisch: communicarecommunicatioFranzösisch: communicationDeutsch: Kommunikation

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • kommunizieren – iletişim kurmak

  • kommunikativ – iletişimsel, konuşkan

  • die Gemeinschaft – topluluk, birlik

Kullanım Alanları

  1. Kişisel ilişkiler:

    • Ehrliche Kommunikation stärkt das Vertrauen. – Dürüst iletişim güveni güçlendirir.

  2. İş dünyası:

    • Effektive Kommunikation ist im Team unerlässlich. – Etkili iletişim ekipte vazgeçilmezdir.

  3. Teknoloji:

    • Digitale Kommunikation ermöglicht weltweite Zusammenarbeit. – Dijital iletişim dünya çapında iş birliği sağlar.

  4. Bilim ve medya:

    • Massenkommunikation beeinflusst das Verhalten der Menschen. – Kitle iletişimi insanların davranışlarını etkiler.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) der Austausch, die Verständigung, das Gespräch, die Interaktion

Zıt Anlamlılar

(bağlama göre) das Schweigen – sessizlik, die Isolation – yalıtım

Sabit İfadeler

  • verbale Kommunikation – sözlü iletişim

  • nonverbale Kommunikation – sözsüz iletişim

  • digitale Kommunikation – dijital iletişim

  • zwischenmenschliche Kommunikation – kişiler arası iletişim

  • Kommunikation verbessern – iletişimi geliştirmek

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. kommunizieren – iletişim kurmak
    Wir kommunizieren täglich über E-Mail. – Her gün e-posta yoluyla iletişim kuruyoruz.

  2. die Verständigung – anlaşma, uzlaşma
    Gute Verständigung verhindert Missverständnisse. – İyi anlaşma yanlış anlamaları önler.

  3. das Gespräch – konuşma
    Das Gespräch verlief sehr angenehm. – Konuşma oldukça hoş geçti.

  4. die Interaktion – etkileşim
    Soziale Interaktion ist für Kinder wichtig. – Sosyal etkileşim çocuklar için önemlidir.

  5. der Austausch – fikir alışverişi
    Der Austausch von Ideen fördert Kreativität. – Fikir alışverişi yaratıcılığı teşvik eder.

  6. die Sprache – dil
    Sprache ist das wichtigste Mittel der Kommunikation. – Dil, iletişimin en önemli aracıdır.

  7. die Information – bilgi
    Kommunikation dient dem Austausch von Informationen. – İletişim bilgi alışverişine hizmet eder.

  8. die Verbindung – bağlantı
    Zwischen den Abteilungen besteht eine enge Verbindung. – Bölümler arasında yakın bir bağlantı var.

  9. die Medien – medya
    Die Medien spielen eine zentrale Rolle in der Kommunikation. – Medya iletişimde merkezi bir rol oynar.

  10. kommunikativ – konuşkan, iletişimsel
    Sie ist sehr kommunikativ und offen. – O çok konuşkan ve açık biridir.

2
New cards

wie

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Adverb / Konjunktion / Interrogativwort (zarf / bağlaç / soru sözcüğü)
Telaffuz: [viː]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: nasıl, gibi, ne kadar
İngilizce: how, as, like

Anlam

wie kelimesi Almanca’da çok işlevlidir.
Bağlama göre soru sözcüğü, karşılaştırma edatı veya bağlaç olarak kullanılabilir.

1. Soru sözcüğü olarak (“nasıl”)

  • Wie geht es dir? – Nasılsın?

  • Wie heißt du? – Adın ne?

  • Wie spät ist es? – Saat kaç?

2. Karşılaştırma edatı olarak (“gibi”)

  • Er ist stark wie ein Bär. – O, ayı gibi güçlü.

  • Sie singt wie ein Engel. – Melek gibi şarkı söylüyor.

3. Bağlaç olarak (“-dığı gibi”)

  • Wie ich dir gesagt habe, ist das wichtig. – Sana söylediğim gibi, bu önemli.

  • Mach es, wie du willst. – Nasıl istersen öyle yap.

4. Yoğunluk veya derece belirtmede (“ne kadar”)

  • Wie schön! – Ne güzel!

  • Wie schnell er läuft! – Ne kadar hızlı koşuyor!

Etimoloji

wie, Eski Yüksek Almanca wio veya wîo biçimlerinden gelir.
Bu kök, Proto-Cermen hwī (“nasıl, hangi şekilde”) sözcüğüne dayanır.
Aynı kökten İngilizce how ve Hollandaca hoe kelimeleri türemiştir.

Etimolojik zincir:
Urgermanisch: hwīAlthochdeutsch: wio / wîoDeutsch: wie

Kullanım Alanları

  1. Soru cümlelerinde:

    • Wie lange bleibst du? – Ne kadar kalacaksın?

  2. Karşılaştırmalarda:

    • So klug wie seine Schwester. – Kız kardeşi kadar zeki.

  3. Bağlaç olarak:

    • Wie du weißt, ist das nicht einfach. – Bildiğin gibi, bu kolay değil.

  4. Ünlem olarak:

    • Wie schön das ist! – Bu ne kadar güzel!

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) auf welche Weise, in welcher Art, so wie

Zıt Anlamlılar

Doğrudan zıt anlamlısı yoktur; ancak karşıt bağlamlarda anders als (“-den farklı olarak”) kullanılabilir.

Sabit İfadeler

  • Wie geht’s? – Nasılsın?

  • Wie bitte? – Efendim? / Anlamadım?

  • so … wie … – kadar … gibi …

  • genau wie – tıpkı … gibi

  • wie immer – her zamanki gibi

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. was – ne
    Was machst du? – Ne yapıyorsun?

  2. wo – nerede
    Wo wohnst du? – Nerede yaşıyorsun?

  3. wann – ne zaman
    Wann kommst du? – Ne zaman geliyorsun?

  4. warum – neden
    Warum lachst du? – Neden gülüyorsun?

  5. wer – kim
    Wer ist das? – Bu kim?

  6. so – öyle, böyle
    Mach es so wie ich. – Benim yaptığım gibi yap.

  7. als – gibi, -den farklı olarak
    Er ist größer als ich. – Benden daha uzun.

  8. gleich – aynı, eşit
    Sie sehen gleich aus. – Aynı görünüyorlar.

  9. anders – farklı
    Er denkt anders als du. – O, senden farklı düşünüyor.

  10. auf welche Weise – hangi şekilde
    Auf welche Weise hast du das gemacht? – Bunu hangi şekilde yaptın?

3
New cards

man

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Indefinitpronomen (belirsiz zamir)
Telaffuz: [man]
Kein Plural, kein Genus

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: insan, biri, genel olarak kişi
İngilizce: one, people, they (in general sense)

Anlam

man, genel olarak insanları veya belirsiz bir kişiyi ifade eden zamirdir.
Kimin yaptığı belli olmayan, genel geçer durumlarda kullanılır.
Türkçede genellikle “insan”, “biri”, “genel olarak” anlamlarına gelir.

1. Genel özne olarak (“insan”, “biri”)

  • Man sagt, dass das Wetter morgen schön wird. – İnsanlar yarın havanın güzel olacağını söylüyor.

  • Man lernt nie aus. – İnsan öğrenmeyi asla bitirmez.

  • Man sollte freundlich sein. – İnsan kibar olmalı.

2. Kurallarda veya genel ifadelerde

  • Man darf hier nicht rauchen. – Burada sigara içilmez.

  • Man muss Geduld haben. – Sabırlı olmak gerekir.

3. Kimin yaptığı önemli olmadığında

  • Man hat mir geholfen. – Bana yardım edildi.

  • Man hat das Haus renoviert. – Ev yenilendi.

Etimoloji

man, Eski Yüksek Almanca man veya mann (“adam, kişi”) kelimesinden gelir.
Bu sözcük, Proto-Cermen mann- kökünden türemiştir; aynı kökten İngilizce man ve Hollandaca man da gelir.
Zamanla “erkek” anlamından “herhangi bir kişi” anlamına genişlemiştir.

Etimolojik zincir:
Urgermanisch: mann-Althochdeutsch: man / mannDeutsch: man

Kullanım Alanları

  1. Genel ifadeler:

    • Man kann nie wissen. – Asla bilemezsin.

  2. Kurallar ve tavsiyeler:

    • Man sollte genug schlafen. – Yeterince uyumak gerekir.

  3. Toplumsal gözlemler:

    • Man wird älter und ruhiger. – İnsan yaşlandıkça sakinleşir.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) jemand (biri), die Leute (insanlar), wir (biz – genel anlamda)

Zıt Anlamlılar

Doğrudan zıt anlamlısı yoktur; ancak belirli özne kullanımı (ich, du, er/sie) karşıt işlevdedir.

Sabit İfadeler

  • Wie sagt man auf Deutsch …? – Almanca’da … nasıl söylenir?

  • Man lebt nur einmal. – İnsan bir kez yaşar.

  • Manchmal denkt man zu viel. – Bazen insan fazla düşünür.

  • Man hat es nicht leicht. – İnsan için kolay değil.

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. jemand – biri
    Jemand hat an der Tür geklopft. – Biri kapıyı çaldı.

  2. niemand – hiç kimse
    Niemand war zu Hause. – Evde kimse yoktu.

  3. die Leute – insanlar
    Die Leute sind freundlich hier. – İnsanlar burada çok dostça.

  4. wir – biz
    Wir sagen oft, man soll ehrlich sein. – Sık sık “insan dürüst olmalı” deriz.

  5. du – sen (genel anlamda da kullanılabilir)
    Wenn du viel lernst, wirst du besser. – (Genel anlamda) Çok çalışırsan daha iyi olursun.

  6. er – o (erkek)
    Er ist ein netter Mann. – O, kibar bir adam.

  7. der Mensch – insan
    Der Mensch braucht Gesellschaft. – İnsan sosyalliğe ihtiyaç duyar.

  8. allgemein – genel
    Allgemein sagt man, dass Bewegung gesund ist. – Genel olarak denir ki hareket sağlıklıdır.

  9. jeder – herkes
    Jeder braucht Ruhe. – Herkesin dinlenmeye ihtiyacı vardır.

  10. etwas – bir şey
    Man lernt immer etwas Neues. – İnsan her zaman yeni bir şey öğrenir.

4
New cards

man

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Indefinitpronomen (belirsiz zamir)
Telaffuz: [man]
Kein Plural, kein Genus

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: insan, biri, genel olarak kişi
İngilizce: one, people, they (in general sense)

Anlam

man, genel olarak insanları veya belirsiz bir kişiyi ifade eden zamirdir.
Kimin yaptığı belli olmayan, genel geçer durumlarda kullanılır.
Türkçede genellikle “insan”, “biri”, “genel olarak” anlamlarına gelir.

1. Genel özne olarak (“insan”, “biri”)

  • Man sagt, dass das Wetter morgen schön wird. – İnsanlar yarın havanın güzel olacağını söylüyor.

  • Man lernt nie aus. – İnsan öğrenmeyi asla bitirmez.

  • Man sollte freundlich sein. – İnsan kibar olmalı.

2. Kurallarda veya genel ifadelerde

  • Man darf hier nicht rauchen. – Burada sigara içilmez.

  • Man muss Geduld haben. – Sabırlı olmak gerekir.

3. Kimin yaptığı önemli olmadığında

  • Man hat mir geholfen. – Bana yardım edildi.

  • Man hat das Haus renoviert. – Ev yenilendi.

Etimoloji

man, Eski Yüksek Almanca man veya mann (“adam, kişi”) kelimesinden gelir.
Bu sözcük, Proto-Cermen mann- kökünden türemiştir; aynı kökten İngilizce man ve Hollandaca man da gelir.
Zamanla “erkek” anlamından “herhangi bir kişi” anlamına genişlemiştir.

Etimolojik zincir:
Urgermanisch: mann-Althochdeutsch: man / mannDeutsch: man

Kullanım Alanları

  1. Genel ifadeler:

    • Man kann nie wissen. – Asla bilemezsin.

  2. Kurallar ve tavsiyeler:

    • Man sollte genug schlafen. – Yeterince uyumak gerekir.

  3. Toplumsal gözlemler:

    • Man wird älter und ruhiger. – İnsan yaşlandıkça sakinleşir.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) jemand (biri), die Leute (insanlar), wir (biz – genel anlamda)

Zıt Anlamlılar

Doğrudan zıt anlamlısı yoktur; ancak belirli özne kullanımı (ich, du, er/sie) karşıt işlevdedir.

Sabit İfadeler

  • Wie sagt man auf Deutsch …? – Almanca’da … nasıl söylenir?

  • Man lebt nur einmal. – İnsan bir kez yaşar.

  • Manchmal denkt man zu viel. – Bazen insan fazla düşünür.

  • Man hat es nicht leicht. – İnsan için kolay değil.

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. jemand – biri
    Jemand hat an der Tür geklopft. – Biri kapıyı çaldı.

  2. niemand – hiç kimse
    Niemand war zu Hause. – Evde kimse yoktu.

  3. die Leute – insanlar
    Die Leute sind freundlich hier. – İnsanlar burada çok dostça.

  4. wir – biz
    Wir sagen oft, man soll ehrlich sein. – Sık sık “insan dürüst olmalı” deriz.

  5. du – sen (genel anlamda da kullanılabilir)
    Wenn du viel lernst, wirst du besser. – (Genel anlamda) Çok çalışırsan daha iyi olursun.

  6. er – o (erkek)
    Er ist ein netter Mann. – O, kibar bir adam.

  7. der Mensch – insan
    Der Mensch braucht Gesellschaft. – İnsan sosyalliğe ihtiyaç duyar.

  8. allgemein – genel
    Allgemein sagt man, dass Bewegung gesund ist. – Genel olarak denir ki hareket sağlıklıdır.

  9. jeder – herkes
    Jeder braucht Ruhe. – Herkesin dinlenmeye ihtiyacı vardır.

  10. etwas – bir şey
    Man lernt immer etwas Neues. – İnsan her zaman yeni bir şey öğrenir.

5
New cards

buchstabieren

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Verb (fiil)
Grundform: buchstabieren
Präsens: ich buchstabiere
Präteritum: ich buchstabierte
Perfekt: ich habe buchstabiert
Partizip II: buchstabiert
Hilfsverb: haben
Telaffuz: [buːxʃtaˈbiːʁən]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: harf harf söylemek, hecelemek
İngilizce: to spell

Anlam

buchstabieren, bir kelimenin harflerini tek tek söylemek veya yazmak anlamına gelir.
Genellikle bir ismi, kelimeyi ya da kodu doğru anlamak veya aktarmak için kullanılır.

1. Bir kelimeyi harf harf söylemek

  • Können Sie das bitte buchstabieren? – Lütfen bunu harf harf söyleyebilir misiniz?

  • Mein Name wird mit „K“ buchstabiert. – Adım “K” ile yazılır.

2. Öğretici veya açıklayıcı bağlamda

  • Die Lehrerin ließ die Kinder das Wort buchstabieren. – Öğretmen çocuklara kelimeyi harf harf söyletti.

  • Er buchstabierte jedes Wort langsam. – Her kelimeyi yavaşça heceledi.

Etimoloji

buchstabieren, isim olan der Buchstabe (“harf”) kelimesinden türemiştir.
Bu kelime, Eski Yüksek Almanca buohstabo (“kitap işareti”) sözcüğünden gelir.
Köken anlamı: “kitap işaretiyle okumak”, yani harfleri tek tek söylemek.

Etimolojik zincir:
Althochdeutsch: buohstaboDeutsch: Buchstabe → *buchstabieren

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • der Buchstabe – harf

  • die Buchstaben – harfler

  • die Buchstabierung – heceleme, harf harf söyleme

Kullanım Alanları

  1. Telefon veya resmî iletişim:

    • Ich buchstabiere meinen Namen: M – A – R – I – A. – Adımı harf harf söylüyorum: M – A – R – I – A.

  2. Dil öğrenimi:

    • Kinder lernen, Wörter zu buchstabieren. – Çocuklar kelimeleri hecelemeyi öğrenir.

  3. Yazılı iletişimde doğruluk için:

    • Bitte buchstabieren Sie die E-Mail-Adresse. – Lütfen e-posta adresini harf harf söyleyin.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) deutlich sagen, aussprechen, hecheln (eski biçim)

Zıt Anlamlılar

Doğrudan zıt anlamlısı yoktur; ancak verschreiben (“yanlış yazmak”) karşıt anlamlı olarak düşünülebilir.

Sabit İfadeler

  • etwas buchstabieren können – bir şeyi harf harf söyleyebilmek

  • den Namen buchstabieren – ismi harf harf söylemek

  • langsam buchstabieren – yavaşça hecelemek

  • nach dem Alphabet buchstabieren – alfabeye göre harf harf söylemek

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. der Buchstabe – harf
    Das Wort hat acht Buchstaben. – Bu kelimenin sekiz harfi var.

  2. die Buchstaben – harfler
    Die Kinder lernen die Buchstaben des Alphabets. – Çocuklar alfabenin harflerini öğreniyor.

  3. die Buchstabierung – heceleme
    Die Buchstabierung hilft beim Schreibenlernen. – Heceleme yazmayı öğrenmeye yardımcı olur.

  4. das Alphabet – alfabe
    Das deutsche Alphabet hat 26 Buchstaben. – Almanca alfabede 26 harf vardır.

  5. aussprechen – telaffuz etmek
    Er kann das Wort richtig aussprechen. – Kelimeyi doğru telaffuz edebiliyor.

  6. schreiben – yazmak
    Bitte schreiben Sie Ihren Namen. – Lütfen adınızı yazın.

  7. lesen – okumak
    Kinder lernen zuerst lesen und dann schreiben. – Çocuklar önce okumayı sonra yazmayı öğrenir.

  8. das Wort – kelime
    Kannst du das Wort buchstabieren? – Bu kelimeyi harf harf söyleyebilir misin?

  9. die Sprache – dil
    In jeder Sprache buchstabiert man anders. – Her dilde heceleme farklıdır.

  10. die Aussprache – telaffuz
    Die Aussprache und das Buchstabieren hängen zusammen. – Telaffuz ve heceleme birbiriyle bağlantılıdır.

6
New cards

etwas

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Indefinitpronomen / Adverb (belirsiz zamir / zarf)
Telaffuz: [ˈɛtvas] veya [ˈɛtvəs]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: bir şey, biraz, azıcık
İngilizce: something, a bit, somewhat

Anlam

etwas, belirsiz bir miktarı, nesneyi veya durumu ifade eder.
Bağlama göre “bir şey”, “bir miktar”, “biraz” ya da “bir derece” anlamına gelir.

1. Bir şey (nesne veya konu)

  • Ich habe etwas für dich. – Senin için bir şeyim var.

  • Er möchte etwas essen. – Bir şey yemek istiyor.

  • Kannst du mir etwas sagen? – Bana bir şey söyleyebilir misin?

2. Bir miktar, biraz (derece veya nicelik)

  • Ich bin etwas müde. – Biraz yorgunum.

  • Das ist etwas teuer. – Bu biraz pahalı.

  • Sie spricht etwas Spanisch. – Biraz İspanyolca konuşuyor.

3. Belirsiz bir kavram veya soyut şey

  • Etwas stimmt hier nicht. – Burada bir şey doğru değil.

  • Ich habe etwas gehört. – Bir şey duydum.

Etimoloji

etwas, Eski Yüksek Almanca et(i)wiht (“bir şey, küçük miktar”) kelimesinden gelir.
Bu sözcük, wiht (“şey, varlık”) kökünden türemiştir.
Zamanla etwihtetwas biçimine dönüşmüştür.

Etimolojik zincir:
Althochdeutsch: etwihtMittelhochdeutsch: etwasDeutsch: etwas

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • nichts – hiçbir şey

  • jemand – biri

  • irgendetwas – herhangi bir şey

Kullanım Alanları

  1. Günlük konuşma:

    • Ich brauche etwas Ruhe. – Biraz dinlenmeye ihtiyacım var.

  2. Soyut ifadeler:

    • Etwas in sich tragen. – İçinde bir şey taşımak (duygusal anlamda).

  3. Küçük miktar belirtme:

    • Etwas Zucker, bitte. – Biraz şeker, lütfen.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) ein bisschen, ein wenig, irgendetwas

Zıt Anlamlılar

(bağlama göre) nichts – hiçbir şey

Sabit İfadeler

  • etwas tun – bir şey yapmak

  • etwas sagen – bir şey söylemek

  • etwas haben – bir şeye sahip olmak

  • etwas mehr / weniger – biraz daha / biraz daha az

  • etwas anderes – başka bir şey

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. nichts – hiçbir şey
    Ich habe nichts gehört. – Hiçbir şey duymadım.

  2. alles – her şey
    Alles ist möglich. – Her şey mümkün.

  3. irgendetwas – herhangi bir şey
    Sag mir irgendetwas! – Bana herhangi bir şey söyle!

  4. jemand – biri
    Jemand hat angerufen. – Biri aradı.

  5. niemand – hiç kimse
    Niemand war da. – Hiç kimse orada değildi.

  6. ein bisschen – biraz
    Ich brauche ein bisschen Zeit. – Biraz zamana ihtiyacım var.

  7. ein wenig – azıcık
    Er ist ein wenig nervös. – O biraz gergin.

  8. etwas anderes – başka bir şey
    Ich möchte etwas anderes essen. – Başka bir şey yemek istiyorum.

  9. etwas mehr – biraz daha
    Ich hätte gern etwas mehr Wasser. – Biraz daha su alabilir miyim?

  10. etwas weniger – biraz daha az
    Etwas weniger Zucker, bitte. – Biraz daha az şeker, lütfen.