1/5
Looks like no tags are added yet.
Name | Mastery | Learn | Test | Matching | Spaced |
|---|
No study sessions yet.
die Kommunikation
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Substantiv (isim)
Genus: feminin
Artikel: die Kommunikation
Plural: die Kommunikationen
Telaffuz: [kɔmunikaˈt͡si̯oːn]
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: iletişim, haberleşme
İngilizce: communication, interaction
Anlam
Kommunikation, bilgi, duygu veya düşüncelerin insanlar, gruplar ya da sistemler arasında aktarılması süreci anlamına gelir.
Hem insanlar arası etkileşim hem de teknik bilgi aktarımı bağlamında kullanılır.
1.İnsanlar arası iletişim
Gute Kommunikation ist die Basis jeder Beziehung. – İyi iletişim her ilişkinin temelidir.
Zwischen den Kollegen herrscht offene Kommunikation. – Çalışanlar arasında açık bir iletişim var.
2.Teknik veya dijital iletişim
Die Kommunikation zwischen den Computern erfolgt über das Netzwerk. – Bilgisayarlar arasındaki iletişim ağ üzerinden gerçekleşir.
Moderne Kommunikationstechnologien verändern die Welt. – Modern iletişim teknolojileri dünyayı değiştiriyor.
3.Kurumsal veya toplumsal iletişim
Die Kommunikation mit den Kunden ist entscheidend für den Erfolg. – Müşterilerle iletişim başarı için belirleyicidir.
Politische Kommunikation beeinflusst die öffentliche Meinung. – Politik iletişim kamuoyunu etkiler.
Etimoloji
Kommunikation, Latince communicatio (“paylaşım, ortaklaşma”) kelimesinden gelir.
Bu sözcük, communicare (“paylaşmak, ortak etmek”) fiilinden türemiştir.
Köken anlamı: “bir şeyi birlikte paylaşmak”.
Etimolojik zincir:
Lateinisch: communicare → communicatio → Französisch: communication → Deutsch: Kommunikation
Aynı kökten gelen kelimeler:
kommunizieren – iletişim kurmak
kommunikativ – iletişimsel, konuşkan
die Gemeinschaft – topluluk, birlik
Kullanım Alanları
Kişisel ilişkiler:
Ehrliche Kommunikation stärkt das Vertrauen. – Dürüst iletişim güveni güçlendirir.
İş dünyası:
Effektive Kommunikation ist im Team unerlässlich. – Etkili iletişim ekipte vazgeçilmezdir.
Teknoloji:
Digitale Kommunikation ermöglicht weltweite Zusammenarbeit. – Dijital iletişim dünya çapında iş birliği sağlar.
Bilim ve medya:
Massenkommunikation beeinflusst das Verhalten der Menschen. – Kitle iletişimi insanların davranışlarını etkiler.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) der Austausch, die Verständigung, das Gespräch, die Interaktion
Zıt Anlamlılar
(bağlama göre) das Schweigen – sessizlik, die Isolation – yalıtım
Sabit İfadeler
verbale Kommunikation – sözlü iletişim
nonverbale Kommunikation – sözsüz iletişim
digitale Kommunikation – dijital iletişim
zwischenmenschliche Kommunikation – kişiler arası iletişim
Kommunikation verbessern – iletişimi geliştirmek
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
kommunizieren – iletişim kurmak
Wir kommunizieren täglich über E-Mail. – Her gün e-posta yoluyla iletişim kuruyoruz.
die Verständigung – anlaşma, uzlaşma
Gute Verständigung verhindert Missverständnisse. – İyi anlaşma yanlış anlamaları önler.
das Gespräch – konuşma
Das Gespräch verlief sehr angenehm. – Konuşma oldukça hoş geçti.
die Interaktion – etkileşim
Soziale Interaktion ist für Kinder wichtig. – Sosyal etkileşim çocuklar için önemlidir.
der Austausch – fikir alışverişi
Der Austausch von Ideen fördert Kreativität. – Fikir alışverişi yaratıcılığı teşvik eder.
die Sprache – dil
Sprache ist das wichtigste Mittel der Kommunikation. – Dil, iletişimin en önemli aracıdır.
die Information – bilgi
Kommunikation dient dem Austausch von Informationen. – İletişim bilgi alışverişine hizmet eder.
die Verbindung – bağlantı
Zwischen den Abteilungen besteht eine enge Verbindung. – Bölümler arasında yakın bir bağlantı var.
die Medien – medya
Die Medien spielen eine zentrale Rolle in der Kommunikation. – Medya iletişimde merkezi bir rol oynar.
kommunikativ – konuşkan, iletişimsel
Sie ist sehr kommunikativ und offen. – O çok konuşkan ve açık biridir.
wie
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Adverb / Konjunktion / Interrogativwort (zarf / bağlaç / soru sözcüğü)
Telaffuz: [viː]
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: nasıl, gibi, ne kadar
İngilizce: how, as, like
Anlam
wie kelimesi Almanca’da çok işlevlidir.
Bağlama göre soru sözcüğü, karşılaştırma edatı veya bağlaç olarak kullanılabilir.
1. Soru sözcüğü olarak (“nasıl”)
Wie geht es dir? – Nasılsın?
Wie heißt du? – Adın ne?
Wie spät ist es? – Saat kaç?
2. Karşılaştırma edatı olarak (“gibi”)
Er ist stark wie ein Bär. – O, ayı gibi güçlü.
Sie singt wie ein Engel. – Melek gibi şarkı söylüyor.
3. Bağlaç olarak (“-dığı gibi”)
Wie ich dir gesagt habe, ist das wichtig. – Sana söylediğim gibi, bu önemli.
Mach es, wie du willst. – Nasıl istersen öyle yap.
4. Yoğunluk veya derece belirtmede (“ne kadar”)
Wie schön! – Ne güzel!
Wie schnell er läuft! – Ne kadar hızlı koşuyor!
Etimoloji
wie, Eski Yüksek Almanca wio veya wîo biçimlerinden gelir.
Bu kök, Proto-Cermen hwī (“nasıl, hangi şekilde”) sözcüğüne dayanır.
Aynı kökten İngilizce how ve Hollandaca hoe kelimeleri türemiştir.
Etimolojik zincir:
Urgermanisch: hwī → Althochdeutsch: wio / wîo → Deutsch: wie
Kullanım Alanları
Soru cümlelerinde:
Wie lange bleibst du? – Ne kadar kalacaksın?
Karşılaştırmalarda:
So klug wie seine Schwester. – Kız kardeşi kadar zeki.
Bağlaç olarak:
Wie du weißt, ist das nicht einfach. – Bildiğin gibi, bu kolay değil.
Ünlem olarak:
Wie schön das ist! – Bu ne kadar güzel!
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) auf welche Weise, in welcher Art, so wie
Zıt Anlamlılar
Doğrudan zıt anlamlısı yoktur; ancak karşıt bağlamlarda anders als (“-den farklı olarak”) kullanılabilir.
Sabit İfadeler
Wie geht’s? – Nasılsın?
Wie bitte? – Efendim? / Anlamadım?
so … wie … – kadar … gibi …
genau wie – tıpkı … gibi
wie immer – her zamanki gibi
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
was – ne
Was machst du? – Ne yapıyorsun?
wo – nerede
Wo wohnst du? – Nerede yaşıyorsun?
wann – ne zaman
Wann kommst du? – Ne zaman geliyorsun?
warum – neden
Warum lachst du? – Neden gülüyorsun?
wer – kim
Wer ist das? – Bu kim?
so – öyle, böyle
Mach es so wie ich. – Benim yaptığım gibi yap.
als – gibi, -den farklı olarak
Er ist größer als ich. – Benden daha uzun.
gleich – aynı, eşit
Sie sehen gleich aus. – Aynı görünüyorlar.
anders – farklı
Er denkt anders als du. – O, senden farklı düşünüyor.
auf welche Weise – hangi şekilde
Auf welche Weise hast du das gemacht? – Bunu hangi şekilde yaptın?
man
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Indefinitpronomen (belirsiz zamir)
Telaffuz: [man]
Kein Plural, kein Genus
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: insan, biri, genel olarak kişi
İngilizce: one, people, they (in general sense)
Anlam
man, genel olarak insanları veya belirsiz bir kişiyi ifade eden zamirdir.
Kimin yaptığı belli olmayan, genel geçer durumlarda kullanılır.
Türkçede genellikle “insan”, “biri”, “genel olarak” anlamlarına gelir.
1. Genel özne olarak (“insan”, “biri”)
Man sagt, dass das Wetter morgen schön wird. – İnsanlar yarın havanın güzel olacağını söylüyor.
Man lernt nie aus. – İnsan öğrenmeyi asla bitirmez.
Man sollte freundlich sein. – İnsan kibar olmalı.
2. Kurallarda veya genel ifadelerde
Man darf hier nicht rauchen. – Burada sigara içilmez.
Man muss Geduld haben. – Sabırlı olmak gerekir.
3. Kimin yaptığı önemli olmadığında
Man hat mir geholfen. – Bana yardım edildi.
Man hat das Haus renoviert. – Ev yenilendi.
Etimoloji
man, Eski Yüksek Almanca man veya mann (“adam, kişi”) kelimesinden gelir.
Bu sözcük, Proto-Cermen mann- kökünden türemiştir; aynı kökten İngilizce man ve Hollandaca man da gelir.
Zamanla “erkek” anlamından “herhangi bir kişi” anlamına genişlemiştir.
Etimolojik zincir:
Urgermanisch: mann- → Althochdeutsch: man / mann → Deutsch: man
Kullanım Alanları
Genel ifadeler:
Man kann nie wissen. – Asla bilemezsin.
Kurallar ve tavsiyeler:
Man sollte genug schlafen. – Yeterince uyumak gerekir.
Toplumsal gözlemler:
Man wird älter und ruhiger. – İnsan yaşlandıkça sakinleşir.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) jemand (biri), die Leute (insanlar), wir (biz – genel anlamda)
Zıt Anlamlılar
Doğrudan zıt anlamlısı yoktur; ancak belirli özne kullanımı (ich, du, er/sie) karşıt işlevdedir.
Sabit İfadeler
Wie sagt man auf Deutsch …? – Almanca’da … nasıl söylenir?
Man lebt nur einmal. – İnsan bir kez yaşar.
Manchmal denkt man zu viel. – Bazen insan fazla düşünür.
Man hat es nicht leicht. – İnsan için kolay değil.
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
jemand – biri
Jemand hat an der Tür geklopft. – Biri kapıyı çaldı.
niemand – hiç kimse
Niemand war zu Hause. – Evde kimse yoktu.
die Leute – insanlar
Die Leute sind freundlich hier. – İnsanlar burada çok dostça.
wir – biz
Wir sagen oft, man soll ehrlich sein. – Sık sık “insan dürüst olmalı” deriz.
du – sen (genel anlamda da kullanılabilir)
Wenn du viel lernst, wirst du besser. – (Genel anlamda) Çok çalışırsan daha iyi olursun.
er – o (erkek)
Er ist ein netter Mann. – O, kibar bir adam.
der Mensch – insan
Der Mensch braucht Gesellschaft. – İnsan sosyalliğe ihtiyaç duyar.
allgemein – genel
Allgemein sagt man, dass Bewegung gesund ist. – Genel olarak denir ki hareket sağlıklıdır.
jeder – herkes
Jeder braucht Ruhe. – Herkesin dinlenmeye ihtiyacı vardır.
etwas – bir şey
Man lernt immer etwas Neues. – İnsan her zaman yeni bir şey öğrenir.
man
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Indefinitpronomen (belirsiz zamir)
Telaffuz: [man]
Kein Plural, kein Genus
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: insan, biri, genel olarak kişi
İngilizce: one, people, they (in general sense)
Anlam
man, genel olarak insanları veya belirsiz bir kişiyi ifade eden zamirdir.
Kimin yaptığı belli olmayan, genel geçer durumlarda kullanılır.
Türkçede genellikle “insan”, “biri”, “genel olarak” anlamlarına gelir.
1. Genel özne olarak (“insan”, “biri”)
Man sagt, dass das Wetter morgen schön wird. – İnsanlar yarın havanın güzel olacağını söylüyor.
Man lernt nie aus. – İnsan öğrenmeyi asla bitirmez.
Man sollte freundlich sein. – İnsan kibar olmalı.
2. Kurallarda veya genel ifadelerde
Man darf hier nicht rauchen. – Burada sigara içilmez.
Man muss Geduld haben. – Sabırlı olmak gerekir.
3. Kimin yaptığı önemli olmadığında
Man hat mir geholfen. – Bana yardım edildi.
Man hat das Haus renoviert. – Ev yenilendi.
Etimoloji
man, Eski Yüksek Almanca man veya mann (“adam, kişi”) kelimesinden gelir.
Bu sözcük, Proto-Cermen mann- kökünden türemiştir; aynı kökten İngilizce man ve Hollandaca man da gelir.
Zamanla “erkek” anlamından “herhangi bir kişi” anlamına genişlemiştir.
Etimolojik zincir:
Urgermanisch: mann- → Althochdeutsch: man / mann → Deutsch: man
Kullanım Alanları
Genel ifadeler:
Man kann nie wissen. – Asla bilemezsin.
Kurallar ve tavsiyeler:
Man sollte genug schlafen. – Yeterince uyumak gerekir.
Toplumsal gözlemler:
Man wird älter und ruhiger. – İnsan yaşlandıkça sakinleşir.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) jemand (biri), die Leute (insanlar), wir (biz – genel anlamda)
Zıt Anlamlılar
Doğrudan zıt anlamlısı yoktur; ancak belirli özne kullanımı (ich, du, er/sie) karşıt işlevdedir.
Sabit İfadeler
Wie sagt man auf Deutsch …? – Almanca’da … nasıl söylenir?
Man lebt nur einmal. – İnsan bir kez yaşar.
Manchmal denkt man zu viel. – Bazen insan fazla düşünür.
Man hat es nicht leicht. – İnsan için kolay değil.
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
jemand – biri
Jemand hat an der Tür geklopft. – Biri kapıyı çaldı.
niemand – hiç kimse
Niemand war zu Hause. – Evde kimse yoktu.
die Leute – insanlar
Die Leute sind freundlich hier. – İnsanlar burada çok dostça.
wir – biz
Wir sagen oft, man soll ehrlich sein. – Sık sık “insan dürüst olmalı” deriz.
du – sen (genel anlamda da kullanılabilir)
Wenn du viel lernst, wirst du besser. – (Genel anlamda) Çok çalışırsan daha iyi olursun.
er – o (erkek)
Er ist ein netter Mann. – O, kibar bir adam.
der Mensch – insan
Der Mensch braucht Gesellschaft. – İnsan sosyalliğe ihtiyaç duyar.
allgemein – genel
Allgemein sagt man, dass Bewegung gesund ist. – Genel olarak denir ki hareket sağlıklıdır.
jeder – herkes
Jeder braucht Ruhe. – Herkesin dinlenmeye ihtiyacı vardır.
etwas – bir şey
Man lernt immer etwas Neues. – İnsan her zaman yeni bir şey öğrenir.
buchstabieren
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Verb (fiil)
Grundform: buchstabieren
Präsens: ich buchstabiere
Präteritum: ich buchstabierte
Perfekt: ich habe buchstabiert
Partizip II: buchstabiert
Hilfsverb: haben
Telaffuz: [buːxʃtaˈbiːʁən]
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: harf harf söylemek, hecelemek
İngilizce: to spell
Anlam
buchstabieren, bir kelimenin harflerini tek tek söylemek veya yazmak anlamına gelir.
Genellikle bir ismi, kelimeyi ya da kodu doğru anlamak veya aktarmak için kullanılır.
1. Bir kelimeyi harf harf söylemek
Können Sie das bitte buchstabieren? – Lütfen bunu harf harf söyleyebilir misiniz?
Mein Name wird mit „K“ buchstabiert. – Adım “K” ile yazılır.
2. Öğretici veya açıklayıcı bağlamda
Die Lehrerin ließ die Kinder das Wort buchstabieren. – Öğretmen çocuklara kelimeyi harf harf söyletti.
Er buchstabierte jedes Wort langsam. – Her kelimeyi yavaşça heceledi.
Etimoloji
buchstabieren, isim olan der Buchstabe (“harf”) kelimesinden türemiştir.
Bu kelime, Eski Yüksek Almanca buohstabo (“kitap işareti”) sözcüğünden gelir.
Köken anlamı: “kitap işaretiyle okumak”, yani harfleri tek tek söylemek.
Etimolojik zincir:
Althochdeutsch: buohstabo → Deutsch: Buchstabe → *buchstabieren
Aynı kökten gelen kelimeler:
der Buchstabe – harf
die Buchstaben – harfler
die Buchstabierung – heceleme, harf harf söyleme
Kullanım Alanları
Telefon veya resmî iletişim:
Ich buchstabiere meinen Namen: M – A – R – I – A. – Adımı harf harf söylüyorum: M – A – R – I – A.
Dil öğrenimi:
Kinder lernen, Wörter zu buchstabieren. – Çocuklar kelimeleri hecelemeyi öğrenir.
Yazılı iletişimde doğruluk için:
Bitte buchstabieren Sie die E-Mail-Adresse. – Lütfen e-posta adresini harf harf söyleyin.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) deutlich sagen, aussprechen, hecheln (eski biçim)
Zıt Anlamlılar
Doğrudan zıt anlamlısı yoktur; ancak verschreiben (“yanlış yazmak”) karşıt anlamlı olarak düşünülebilir.
Sabit İfadeler
etwas buchstabieren können – bir şeyi harf harf söyleyebilmek
den Namen buchstabieren – ismi harf harf söylemek
langsam buchstabieren – yavaşça hecelemek
nach dem Alphabet buchstabieren – alfabeye göre harf harf söylemek
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
der Buchstabe – harf
Das Wort hat acht Buchstaben. – Bu kelimenin sekiz harfi var.
die Buchstaben – harfler
Die Kinder lernen die Buchstaben des Alphabets. – Çocuklar alfabenin harflerini öğreniyor.
die Buchstabierung – heceleme
Die Buchstabierung hilft beim Schreibenlernen. – Heceleme yazmayı öğrenmeye yardımcı olur.
das Alphabet – alfabe
Das deutsche Alphabet hat 26 Buchstaben. – Almanca alfabede 26 harf vardır.
aussprechen – telaffuz etmek
Er kann das Wort richtig aussprechen. – Kelimeyi doğru telaffuz edebiliyor.
schreiben – yazmak
Bitte schreiben Sie Ihren Namen. – Lütfen adınızı yazın.
lesen – okumak
Kinder lernen zuerst lesen und dann schreiben. – Çocuklar önce okumayı sonra yazmayı öğrenir.
das Wort – kelime
Kannst du das Wort buchstabieren? – Bu kelimeyi harf harf söyleyebilir misin?
die Sprache – dil
In jeder Sprache buchstabiert man anders. – Her dilde heceleme farklıdır.
die Aussprache – telaffuz
Die Aussprache und das Buchstabieren hängen zusammen. – Telaffuz ve heceleme birbiriyle bağlantılıdır.
etwas
Dilbilgisel Bilgiler
Wortart: Indefinitpronomen / Adverb (belirsiz zamir / zarf)
Telaffuz: [ˈɛtvas] veya [ˈɛtvəs]
Türkçe–İngilizce Karşılıklar
Türkçe: bir şey, biraz, azıcık
İngilizce: something, a bit, somewhat
Anlam
etwas, belirsiz bir miktarı, nesneyi veya durumu ifade eder.
Bağlama göre “bir şey”, “bir miktar”, “biraz” ya da “bir derece” anlamına gelir.
1. Bir şey (nesne veya konu)
Ich habe etwas für dich. – Senin için bir şeyim var.
Er möchte etwas essen. – Bir şey yemek istiyor.
Kannst du mir etwas sagen? – Bana bir şey söyleyebilir misin?
2. Bir miktar, biraz (derece veya nicelik)
Ich bin etwas müde. – Biraz yorgunum.
Das ist etwas teuer. – Bu biraz pahalı.
Sie spricht etwas Spanisch. – Biraz İspanyolca konuşuyor.
3. Belirsiz bir kavram veya soyut şey
Etwas stimmt hier nicht. – Burada bir şey doğru değil.
Ich habe etwas gehört. – Bir şey duydum.
Etimoloji
etwas, Eski Yüksek Almanca et(i)wiht (“bir şey, küçük miktar”) kelimesinden gelir.
Bu sözcük, wiht (“şey, varlık”) kökünden türemiştir.
Zamanla etwiht → etwas biçimine dönüşmüştür.
Etimolojik zincir:
Althochdeutsch: etwiht → Mittelhochdeutsch: etwas → Deutsch: etwas
Aynı kökten gelen kelimeler:
nichts – hiçbir şey
jemand – biri
irgendetwas – herhangi bir şey
Kullanım Alanları
Günlük konuşma:
Ich brauche etwas Ruhe. – Biraz dinlenmeye ihtiyacım var.
Soyut ifadeler:
Etwas in sich tragen. – İçinde bir şey taşımak (duygusal anlamda).
Küçük miktar belirtme:
Etwas Zucker, bitte. – Biraz şeker, lütfen.
Eş Anlamlılar
(bağlama göre) ein bisschen, ein wenig, irgendetwas
Zıt Anlamlılar
(bağlama göre) nichts – hiçbir şey
Sabit İfadeler
etwas tun – bir şey yapmak
etwas sagen – bir şey söylemek
etwas haben – bir şeye sahip olmak
etwas mehr / weniger – biraz daha / biraz daha az
etwas anderes – başka bir şey
Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)
nichts – hiçbir şey
Ich habe nichts gehört. – Hiçbir şey duymadım.
alles – her şey
Alles ist möglich. – Her şey mümkün.
irgendetwas – herhangi bir şey
Sag mir irgendetwas! – Bana herhangi bir şey söyle!
jemand – biri
Jemand hat angerufen. – Biri aradı.
niemand – hiç kimse
Niemand war da. – Hiç kimse orada değildi.
ein bisschen – biraz
Ich brauche ein bisschen Zeit. – Biraz zamana ihtiyacım var.
ein wenig – azıcık
Er ist ein wenig nervös. – O biraz gergin.
etwas anderes – başka bir şey
Ich möchte etwas anderes essen. – Başka bir şey yemek istiyorum.
etwas mehr – biraz daha
Ich hätte gern etwas mehr Wasser. – Biraz daha su alabilir miyim?
etwas weniger – biraz daha az
Etwas weniger Zucker, bitte. – Biraz daha az şeker, lütfen.