Lingoda A 1.1 1. Ders Hallo! 29.-30. Slayt

0.0(0)
studied byStudied by 0 people
0.0(0)
full-widthCall Kai
learnLearn
examPractice Test
spaced repetitionSpaced Repetition
heart puzzleMatch
flashcardsFlashcards
GameKnowt Play
Card Sorting

1/5

encourage image

There's no tags or description

Looks like no tags are added yet.

Study Analytics
Name
Mastery
Learn
Test
Matching
Spaced

No study sessions yet.

6 Terms

1
New cards

die Zusatzübungen

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Substantiv (çoğul isim)
Singular: die Zusatzübung
Plural: die Zusatzübungen
Genus: feminin
Telaffuz: [ˈtsuːzat͡sˌʏːbʊŋən]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: ek alıştırmalar, ek egzersizler
İngilizce: additional exercises, extra practice

Anlam

Zusatzübungen, öğrenilen konuyu pekiştirmek, beceriyi geliştirmek veya eksikleri tamamlamak için yapılan ek alıştırmalar anlamına gelir.
Eğitim, spor veya mesleki gelişim bağlamlarında kullanılır.

1. Eğitim bağlamında (dil, okul, kurs)

  • Die Lehrerin gibt Zusatzübungen zur Grammatik. – Öğretmen, gramer için ek alıştırmalar veriyor.

  • Ich mache Zusatzübungen, um mein Deutsch zu verbessern. – Almancamı geliştirmek için ek alıştırmalar yapıyorum.

2. Spor veya fiziksel antrenman bağlamında

  • Nach dem Training mache ich noch ein paar Zusatzübungen. – Antrenmandan sonra birkaç ek egzersiz daha yapıyorum.

  • Die Zusatzübungen stärken die Muskulatur. – Ek egzersizler kasları güçlendirir.

3. Mesleki veya teknik eğitimde

  • Für die Prüfungsvorbereitung gibt es Zusatzübungen online. – Sınava hazırlık için çevrim içi ek alıştırmalar var.

  • Die Teilnehmer erhalten Zusatzübungen zur Vertiefung. – Katılımcılar derinleştirme için ek alıştırmalar alıyor.

Etimoloji

Zusatzübungen, iki kelimenin birleşimidir:

  • Zusatz – ek, ilave (Eski Yüksek Almanca zusaz “ekleme, ilave”)

  • Übung – alıştırma, egzersiz (Eski Yüksek Almanca ūbung “alışkanlık, pratik”)

Etimolojik zincir:
zusaz + ūbungZusatzübungZusatzübungen

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • der Zusatz – ek, ilave

  • die Übung – alıştırma

  • üben – alıştırma yapmak

  • zusätzlich – ek, ilave

Kullanım Alanları

  1. Dil öğrenimi:

    • Zusatzübungen helfen beim Wortschatzlernen. – Ek alıştırmalar kelime öğrenimine yardımcı olur.

  2. Spor:

    • Die Trainerin empfiehlt Zusatzübungen für den Rücken. – Antrenör sırt için ek egzersizler öneriyor.

  3. Eğitim materyali:

    • Im Buch gibt es Zusatzübungen am Ende jedes Kapitels. – Kitapta her bölümün sonunda ek alıştırmalar var.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) die Extraübungen, die Ergänzungsübungen, die Zusatzaufgaben

Zıt Anlamlılar

(bağlama göre) die Hauptübungen – ana alıştırmalar

Sabit İfadeler

  • Zusatzübungen machen – ek alıştırmalar yapmak

  • Zusatzübungen bekommen – ek alıştırmalar almak

  • Zusatzübungen zur Wiederholung – tekrar için ek alıştırmalar

  • Zusatzübungen zur Prüfungsvorbereitung – sınava hazırlık için ek alıştırmalar

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. der Zusatz – ek, ilave
    Der Kurs enthält einen praktischen Zusatz. – Kurs, pratik bir ek içeriyor.

  2. die Übung – alıştırma
    Diese Übung ist sehr hilfreich. – Bu alıştırma çok faydalı.

  3. üben – alıştırma yapmak
    Ich übe jeden Tag Deutsch. – Her gün Almanca çalışıyorum.

  4. zusätzlich – ek, ilave
    Zusätzlich gibt es Online-Material. – Ayrıca çevrim içi materyal de var.

  5. die Aufgabe – görev, alıştırma
    Ich habe alle Aufgaben gelöst. – Tüm görevleri çözdüm.

  6. die Wiederholung – tekrar
    Zusatzübungen dienen der Wiederholung. – Ek alıştırmalar tekrar amaçlıdır.

  7. die Vertiefung – derinleştirme
    Die Zusatzübungen sind zur Vertiefung gedacht. – Ek alıştırmalar derinleştirme içindir.

  8. das Training – antrenman
    Nach dem Training folgen Zusatzübungen. – Antrenmandan sonra ek egzersizler yapılır.

  9. die Praxis – uygulama
    Übung macht die Praxis leichter. – Alıştırma, uygulamayı kolaylaştırır.

  10. die Hauptübung – ana alıştırma
    Nach der Hauptübung kommen die Zusatzübungen. – Ana alıştırmadan sonra ek alıştırmalar gelir.

2
New cards

der Dackel

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Substantiv (isim)
Genus: maskulin
Artikel: der Dackel
Plural: die Dackel
Telaffuz: [ˈdakl̩]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: dachshund, sosis köpek, Dackel (köpek türü)
İngilizce: dachshund, sausage dog

Anlam

Dackel, uzun gövdeli, kısa bacaklı, küçük av köpeği türüdür.
Başlangıçta porsuk avı için yetiştirilmiştir; bugün ise genellikle evcil hayvan olarak beslenir.

1. Köpek türü olarak

  • Der Dackel ist ein treuer Begleiter. – Dackel sadık bir dosttur.

  • Viele ältere Menschen haben einen Dackel. – Birçok yaşlı insanın bir Dackel’i vardır.

2. Sevgi veya mizah ifadesi olarak

  • Du kleiner Dackel! – Seni küçük yaramaz! (şaka veya sevgiyle söylenir)

  • Er schaut wie ein trauriger Dackel. – Üzgün bir Dackel gibi bakıyor.

Etimoloji

Dackel, Almanca Dachsel veya Dachshund (“porsuk köpeği”) kelimesinden türemiştir.
Kökü, Dachs (“porsuk”) ve Hund (“köpek”) sözcüklerinin birleşimidir.
Zamanla Dachshund halk arasında kısalarak Dackel biçimini almıştır.

Etimolojik zincir:
Dachs + HundDachshundDackel

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • der Dachshund – Dackel’in tam biçimi

  • der Hund – köpek

  • der Dachs – porsuk

Kullanım Alanları

  1. Evcil hayvan olarak:

    • Mein Dackel heißt Bruno. – Dackel’imin adı Bruno.

  2. Kültürel sembol olarak:

    • Der Dackel gilt in Deutschland als typisch deutsches Haustier. – Dackel, Almanya’da tipik bir evcil hayvan olarak kabul edilir.

  3. Mecazî veya mizahi kullanım:

    • Er läuft wie ein Dackel hinter ihr her. – Onun arkasından bir Dackel gibi koşuyor.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) der Dachshund, der Teckel (özellikle avcılıkta kullanılır)

Zıt Anlamlılar

(bağlama göre) die Katze – kedi, der Schäferhund – çoban köpeği

Sabit İfadeler

  • ein Dackelblick – üzgün, sevimli bakış

  • wie ein Dackel aussehen – Dackel gibi görünmek (şaka yollu)

  • Dackelzüchter – Dackel yetiştiricisi

  • Dackelverein – Dackel kulübü

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. der Dachshund – porsuk köpeği
    Der Dachshund ist der ursprüngliche Name des Dackels. – Dackel’in asıl adı Dachshund’dur.

  2. der Teckel – Dackel’in başka bir adı
    Jäger nennen den Dackel oft Teckel. – Avcılar Dackel’e genellikle Teckel der.

  3. der Hund – köpek
    Der Hund ist der beste Freund des Menschen. – Köpek, insanın en iyi dostudur.

  4. der Welpe – yavru köpek
    Der Dackelwelpe ist sehr süß. – Dackel yavrusu çok tatlı.

  5. der Dachs – porsuk
    Der Dackel wurde ursprünglich gezüchtet, um Dachse zu jagen. – Dackel, porsuk avlamak için yetiştirilmiştir.

  6. die Leine – tasma
    Ich gehe mit meinem Dackel an der Leine spazieren. – Dackel’imle tasmalı yürüyüşe çıkıyorum.

  7. das Fell – kürk
    Der Dackel hat ein glattes oder raues Fell. – Dackel’in tüyleri düz veya sert olabilir.

  8. bellen – havlamak
    Der Dackel bellt laut, wenn jemand klingelt. – Biri zile bastığında Dackel yüksek sesle havlar.

  9. der Spaziergang – yürüyüş
    Ein Dackel liebt tägliche Spaziergänge. – Dackel günlük yürüyüşleri sever.

  10. der Besitzer – sahip
    Der Besitzer kümmert sich liebevoll um seinen Dackel. – Sahibi Dackel’ine sevgiyle bakıyor.

3
New cards

das Müsli

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Substantiv (isim)
Genus: neutrum
Artikel: das Müsli
Plural: die Müslis
Telaffuz: [ˈmyːsli]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: müsli, tahıllı karışım, kahvaltılık gevrek
İngilizce: muesli, cereal mix, granola (benzer anlamda)

Anlam

Müsli, yulaf ezmesi, kuru meyve, fındık, tohum ve bazen süt veya yoğurtla karıştırılarak hazırlanan bir kahvaltı yemeğidir.
Sağlıklı, besleyici ve doğal bir kahvaltı seçeneği olarak bilinir.

1. Kahvaltı yemeği olarak

  • Ich esse jeden Morgen Müsli mit Milch. – Her sabah sütle müsli yerim.

  • Müsli ist ein gesundes Frühstück. – Müsli sağlıklı bir kahvaltıdır.

2. Hazır ürün olarak (paketli)

  • Im Supermarkt gibt es viele verschiedene Müslis. – Süpermarkette birçok farklı müsli çeşidi var.

  • Dieses Müsli enthält keine Zuckerzusätze. – Bu müsli ilave şeker içermez.

Etimoloji

Müsli, İsviçre Almancası Müesli kelimesinden gelir.
Bu kelime, Mus (“püre, ezme”) sözcüğünün küçültme biçimidir (-li eki “küçük” anlamı katar).
Yani Müsli kelimesi aslında “küçük püre” veya “ezme karışımı” anlamına gelir.

Etimolojik zincir:
Althochdeutsch: muos (“püre, lapa”) → Schweizerdeutsch: MüesliDeutsch: Müsli

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • das Mus – püre (örneğin Apfelmus – elma püresi)

  • der Brei – lapa

  • der Haferschleim – yulaf lapası

Kullanım Alanları

  1. Kahvaltı:

    • Zum Frühstück esse ich Müsli mit Joghurt und Obst. – Kahvaltıda yoğurt ve meyveyle müsli yerim.

  2. Sağlıklı beslenme:

    • Viele Sportler essen Müsli wegen der Energie. – Birçok sporcu enerji için müsli yer.

  3. Hazır gıda:

    • Bio-Müsli ist ohne künstliche Zusätze. – Organik müsli yapay katkı maddesi içermez.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) die Getreidemischung, das Frühstücksgetreide, die Cerealien

Zıt Anlamlılar

(bağlama göre) das Weißbrot, das Fastfood

Sabit İfadeler

  • Müsli essen – müsli yemek

  • Müsli mit Milch / Joghurt / Obst – sütle / yoğurtla / meyveyle müsli

  • ein gesundes Müsli – sağlıklı müsli

  • hausgemachtes Müsli – ev yapımı müsli

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. das Mus – püre
    Ich mag Apfelmus im Müsli. – Müsli içinde elma püresini severim.

  2. der Brei – lapa
    Haferbrei ist ähnlich wie Müsli, aber warm. – Yulaf lapası müsliye benzer, ama sıcaktır.

  3. der Hafer – yulaf
    Müsli besteht oft aus Haferflocken. – Müsli genellikle yulaf ezmesinden oluşur.

  4. die Flocken – ezme, gevrek
    Haferflocken sind die Basis für Müsli. – Yulaf ezmesi müsli için temel malzemedir.

  5. die Nüsse – fındıklar
    In meinem Müsli sind viele Nüsse. – Müsli’mde çok fazla fındık var.

  6. die Rosinen – kuru üzüm
    Ich mag Müsli mit Rosinen. – Kuru üzümlü müsliyi severim.

  7. der Joghurt – yoğurt
    Müsli mit Joghurt ist besonders lecker. – Yoğurtlu müsli özellikle lezzetlidir.

  8. die Milch – süt
    Viele essen Müsli mit Milch. – Birçok kişi müsliyi sütle yer.

  9. das Frühstück – kahvaltı
    Müsli ist ein klassisches Frühstück in Deutschland. – Müsli Almanya’da klasik bir kahvaltıdır.

  10. gesund – sağlıklı
    Müsli gilt als gesundes Essen. – Müsli sağlıklı bir yiyecek olarak kabul edilir.

4
New cards

der Rucksack

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Substantiv (isim)
Genus: maskulin
Artikel: der Rucksack
Plural: die Rucksäcke
Telaffuz: [ˈʁʊkzak]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: sırt çantası
İngilizce: backpack, rucksack

Anlam

Rucksack, sırtta taşınan, genellikle iki askılı çanta anlamına gelir.
Yürüyüş, okul, seyahat veya günlük kullanım için tasarlanmış olabilir.

1. Günlük kullanımda

  • Ich trage meinen Rucksack zur Arbeit. – İşe sırt çantamla gidiyorum.

  • Im Rucksack sind Bücher und eine Wasserflasche. – Sırt çantasında kitaplar ve bir su şişesi var.

2. Seyahat ve doğa yürüyüşlerinde

  • Der Wanderer hat einen großen Rucksack dabei. – Yürüyüşçünün yanında büyük bir sırt çantası var.

  • Ein guter Rucksack ist beim Wandern sehr wichtig. – İyi bir sırt çantası yürüyüşte çok önemlidir.

3. Okul veya spor bağlamında

  • Die Kinder haben ihre Schulsachen im Rucksack. – Çocukların okul eşyaları sırt çantasında.

  • Nach dem Training packe ich alles in meinen Rucksack. – Antrenmandan sonra her şeyi sırt çantama koyarım.

Etimoloji

Rucksack, iki kelimenin birleşimidir:

  • Rücken – sırt

  • Sack – torba, çuval

Yani kelimenin tam anlamı “sırt torbası”dır.
19. yüzyılda Almanca’da ortaya çıkmış, daha sonra İngilizceye rucksack olarak geçmiştir.

Etimolojik zincir:
Rücken + SackRucksack

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • der Rücken – sırt

  • der Sack – torba, çuval

  • der Schlafsack – uyku tulumu

  • der Seesack – deniz çantası

Kullanım Alanları

  1. Okul:

    • Der Schüler trägt seinen Rucksack jeden Tag. – Öğrenci her gün sırt çantasını taşır.

  2. Seyahat:

    • Im Rucksack sind Kleidung und Proviant. – Sırt çantasında giysiler ve yiyecek var.

  3. Spor ve doğa:

    • Beim Klettern braucht man einen leichten Rucksack. – Tırmanışta hafif bir sırt çantası gerekir.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) die Tasche (çanta), der Tornister (okul çantası, eski kullanım), der Daypack (küçük sırt çantası)

Zıt Anlamlılar

(bağlama göre) die Handtasche – el çantası, der Koffer – bavul

Sabit İfadeler

  • den Rucksack tragen – sırt çantasını taşımak

  • den Rucksack packen – sırt çantasını hazırlamak

  • mit dem Rucksack reisen – sırt çantasıyla seyahat etmek

  • Rucksacktourist – sırt çantalı gezgin

  • Rucksackurlaub – sırt çantalı tatil

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. der Rücken – sırt
    Mein Rücken tut weh nach dem langen Tragen des Rucksacks. – Uzun süre çantayı taşımaktan sırtım ağrıyor.

  2. der Sack – torba
    Der Sack ist voll mit Kleidung. – Torba giysilerle dolu.

  3. der Schlafsack – uyku tulumu
    Im Rucksack ist auch ein Schlafsack. – Sırt çantasında bir uyku tulumu da var.

  4. der Seesack – deniz çantası
    Matrosen benutzen oft einen Seesack. – Denizciler genellikle deniz çantası kullanır.

  5. die Tasche – çanta
    Ich habe meine Tasche im Auto vergessen. – Çantamı arabada unuttum.

  6. der Koffer – bavul
    Für die Reise nehme ich keinen Koffer, sondern einen Rucksack. – Seyahat için bavul değil, sırt çantası alıyorum.

  7. der Wanderer – yürüyüşçü
    Der Wanderer trägt einen schweren Rucksack. – Yürüyüşçü ağır bir sırt çantası taşıyor.

  8. das Gepäck – bagaj
    Mein Rucksack gehört zum Handgepäck. – Sırt çantam el bagajına dahil.

  9. packen – paketlemek, hazırlamak
    Ich packe meinen Rucksack für den Ausflug. – Gezi için sırt çantamı hazırlıyorum.

  10. tragen – taşımak
    Er trägt den Rucksack auf dem Rücken. – Sırtında sırt çantasını taşıyor.

5
New cards

der Kindergarten

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Substantiv (isim)
Genus: maskulin
Artikel: der Kindergarten
Plural: die Kindergärten
Telaffuz: [ˈkɪndɐˌɡaʁtn̩]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: anaokulu, kreş
İngilizce: kindergarten, preschool, nursery school

Anlam

Kindergarten, 3 ila 6 yaş arasındaki çocukların oyun, öğrenme ve sosyalleşme yoluyla gelişim gösterdiği eğitim kurumudur.
Çocukların okula başlamadan önce temel beceriler kazandığı yerdir.

1. Eğitim bağlamında

  • Mein Sohn geht in den Kindergarten. – Oğlum anaokuluna gidiyor.

  • Im Kindergarten lernen die Kinder, miteinander zu spielen. – Anaokulunda çocuklar birlikte oynamayı öğrenir.

2. Kurumsal veya mesleki bağlamda

  • Die Erzieherin arbeitet im Kindergarten. – Eğitmen anaokulunda çalışıyor.

  • Der Kindergarten öffnet um acht Uhr. – Anaokulu saat sekizde açılır.

Etimoloji

Kindergarten, iki kelimenin birleşimidir:

  • Kind – çocuk

  • Garten – bahçe

Kelimenin tam anlamı “çocuk bahçesi”dir.
Terim, 19. yüzyılda Alman eğitimci Friedrich Fröbel tarafından ortaya atılmıştır.
Fröbel, çocukların doğa ve oyun aracılığıyla gelişmesi gerektiğini savunmuş ve bu kavramı “çocukların büyüdüğü bahçe” olarak tanımlamıştır.

Etimolojik zincir:
Kind + GartenKindergarten

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • das Kind – çocuk

  • der Garten – bahçe

  • die Kindheit – çocukluk

  • die Kinderbetreuung – çocuk bakımı

Kullanım Alanları

  1. Eğitim:

    • Der Kindergarten bereitet Kinder auf die Schule vor. – Anaokulu çocukları okula hazırlar.

  2. Aile yaşamı:

    • Viele Eltern bringen ihre Kinder morgens in den Kindergarten. – Birçok ebeveyn sabahları çocuklarını anaokuluna bırakır.

  3. Toplumsal bağlam:

    • Kindergärten sind wichtige soziale Einrichtungen. – Anaokulları önemli sosyal kurumlardır.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) die Vorschule, die Kita (kısaltma: Kindertagesstätte), die Kinderkrippe (daha küçük yaş grubu için)

Zıt Anlamlılar

(bağlama göre) die Schule – okul, die Universität – üniversite

Sabit İfadeler

  • in den Kindergarten gehen – anaokuluna gitmek

  • aus dem Kindergarten kommen – anaokulundan gelmek

  • Kindergartenkinder – anaokulu çocukları

  • Kindergartengruppe – anaokulu grubu

  • Kindergärtnerin / Erzieherin – anaokulu öğretmeni

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. das Kind – çocuk
    Das Kind spielt im Kindergarten. – Çocuk anaokulunda oynuyor.

  2. der Garten – bahçe
    Im Garten wachsen Blumen und Bäume. – Bahçede çiçekler ve ağaçlar büyür.

  3. die Kita – kreş
    Mein Sohn ist in der Kita. – Oğlum kreşte.

  4. die Kinderkrippe – bebek bakım evi
    Die Kinderkrippe ist für Kinder unter drei Jahren. – Bebek bakım evi üç yaş altı çocuklar içindir.

  5. die Vorschule – okul öncesi
    In der Vorschule lernen Kinder Zahlen und Buchstaben. – Okul öncesinde çocuklar sayı ve harfleri öğrenir.

  6. die Erzieherin – eğitmen
    Die Erzieherin betreut die Kinder liebevoll. – Eğitmen çocuklarla sevgiyle ilgilenir.

  7. die Kindheit – çocukluk
    Der Kindergarten ist ein wichtiger Teil der Kindheit. – Anaokulu çocukluğun önemli bir parçasıdır.

  8. die Betreuung – bakım
    Die Betreuung im Kindergarten ist sehr gut. – Anaokulundaki bakım çok iyi.

  9. die Gruppe – grup
    Jede Gruppe im Kindergarten hat eine Erzieherin. – Anaokulundaki her grubun bir eğitmeni vardır.

  10. spielen – oynamak
    Die Kinder spielen draußen im Garten. – Çocuklar dışarıda bahçede oynuyor.

6
New cards

der Hamster

Dilbilgisel Bilgiler

Wortart: Substantiv (isim)
Genus: maskulin
Artikel: der Hamster
Plural: die Hamster
Telaffuz: [ˈhamstɐ]

Türkçe–İngilizce Karşılıklar

Türkçe: hamster, cüce fare (kemirgen türü)
İngilizce: hamster

Anlam

Hamster, küçük, genellikle evcil olarak beslenen, yanak keselerinde yiyecek taşıyabilen bir kemirgen türüdür.
Doğada da yaşar, ancak evcil türleri özellikle çocuklar arasında popülerdir.

1. Evcil hayvan olarak

  • Mein Sohn hat einen Hamster als Haustier. – Oğlumun evcil hayvan olarak bir hamster’ı var.

  • Der Hamster schläft tagsüber und ist nachts aktiv. – Hamster gündüz uyur, gece aktiftir.

2. Doğal yaşamda

  • Hamster leben in unterirdischen Bauen. – Hamster’lar yer altı yuvalarında yaşar.

  • Der Feldhamster ist in Europa selten geworden. – Tarla hamster’i Avrupa’da nadir hale gelmiştir.

3. Mecazî anlamda (biriktirme davranışı)

  • Er hamstert Lebensmittel. – O, yiyecek stokluyor.

  • Während der Krise haben viele Menschen gehamstert. – Kriz sırasında birçok insan stok yaptı.

Etimoloji

Hamster, Orta Yüksek Almanca hamastra veya hamustro kelimelerinden gelir.
Bu kelimeler muhtemelen Doğu Avrupa dillerinden (örneğin Eski Slavca choměstorŭ) ödünç alınmıştır.
Kök anlamı “biriktiren, toplayan”dır — hayvanın yiyecekleri yanak keselerinde taşıma alışkanlığına gönderme yapar.

Etimolojik zincir:
Altostslawisch: choměstorŭMittelhochdeutsch: hamastraDeutsch: Hamster

Aynı kökten gelen kelimeler:

  • hamstern – stok yapmak, biriktirmek

  • der Vorrat – stok, erzak

  • der Feldhamster – tarla hamster’i

Kullanım Alanları

  1. Evcil hayvan:

    • Hamster brauchen ein Laufrad und frisches Wasser. – Hamster’ların koşu tekerleğine ve taze suya ihtiyacı vardır.

  2. Davranış veya mecaz:

    • Er hamstert Geld, anstatt es auszugeben. – Harcamak yerine para biriktiriyor.

  3. Ekoloji:

    • Der Feldhamster steht unter Naturschutz. – Tarla hamster’i koruma altındadır.

Eş Anlamlılar

(bağlama göre) das Nagetier – kemirgen, das Haustier – evcil hayvan

Zıt Anlamlılar

(bağlama göre) die Katze – kedi, der Hund – köpek

Sabit İfadeler

  • hamstern – stok yapmak

  • wie ein Hamster leben – hamster gibi yaşamak (küçük alanda, sürekli biriktirerek)

  • Hamsterkäufe machen – panikle alışveriş yapmak, stok yapmak

  • der Feldhamster – tarla hamster’i

  • das Hamsterrad – hamster tekerleği (mecaz: monoton yaşam döngüsü)

Etimolojik ve Bağlamsal Akrabalık Havuzu (10 Kelime – Ana başlık hariç, örnek cümlelerle)

  1. hamstern – stok yapmak
    Viele Menschen hamstern in Krisenzeiten. – Kriz zamanlarında birçok insan stok yapar.

  2. das Hamsterrad – hamster tekerleği
    Er fühlt sich wie im Hamsterrad. – Kendini hamster tekerleğindeymiş gibi hissediyor.

  3. der Feldhamster – tarla hamster’i
    Der Feldhamster ist vom Aussterben bedroht. – Tarla hamster’i nesli tükenme tehlikesi altındadır.

  4. das Nagetier – kemirgen
    Hamster sind kleine Nagetiere. – Hamster’lar küçük kemirgenlerdir.

  5. das Haustier – evcil hayvan
    Hamster sind beliebte Haustiere für Kinder. – Hamster’lar çocuklar için popüler evcil hayvanlardır.

  6. der Vorrat – stok
    Hamster legen Vorräte für den Winter an. – Hamster’lar kış için stok yapar.

  7. das Futter – yem
    Ich gebe meinem Hamster frisches Futter. – Hamster’ıma taze yem veriyorum.

  8. das Laufrad – koşu tekerleği
    Der Hamster läuft jede Nacht im Laufrad. – Hamster her gece koşu tekerleğinde koşar.

  9. der Käfig – kafes
    Der Hamster lebt in einem großen Käfig. – Hamster büyük bir kafeste yaşıyor.

  10. die Backentaschen – yanak keseleri
    Hamster tragen Futter in ihren Backentaschen. – Hamster’lar yiyecekleri yanak keselerinde taşır.